Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Firuz Bağlıkaya, “Yaklaşık 600-700 milyon TL civarında iptal ve iade gerçekleşebilir diye tahmin ediyoruz. Ama haziranda iç hatların başlaması, seyahat kısıtlamalarının gevşemesi ile doğru orantılı olarak insanlar da bu panik iptallerinden vazgeçebilirler. Bunlar panik iptalleri.” dedi.
Zoom uygulaması üzerinden online sohbet toplantısı gerçekleştiren Bağlıkaya, koronavirüsün sektöre etkileri ve sektörün gelecek dönem beklentilerine ilişkin bilgi verdi.
Turizm sektörünün koronavirüs döneminde vereceği hizmetlerin her aşamasının çok detaylı bir çalışma gerektirdiğini aktaran Bağlıkaya, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın işinin çok zor olduğunu, herkesi tatmin edecek bir sonucun çıkmasını beklediklerini, nasıl bir düzen gelecekse ona uyacaklarını söyledi.
Bağlıkaya, küçük ölçekli seyahat acentelerine finansman desteği sağlanması amacıyla hayata geçirilen “İşe Devam Kredisi” için, on bine yakın acente içinden bin civarında acentenin müracaatta bulunduğunu aktardı.
THY’nin uçuşlara başlama duyurusunu da değerlendiren Bağlıkaya, şunları kaydetti:
“Türkiye’ye turist gelmesi için önemli olan charter seferlerinin başlaması ama THY çok önemli bir mihenk taşı. THY’nin başlama tarihini önemsiyoruz. THY’nin iç hat seferlerine başlaması, havacılıkta nasıl bir dünya ile tanışacağımızı de bize gösterecek. THY seferlerine başlar başlamaz, sistemin nasıl olduğunu göreceğiz. İlk başlarda acil işler dışında insanların hava yolu ile seyahat edeceğini düşünmüyorum belli bir süre.
Ondan sonraki dönemde yavaş yavaş başlayacak. Ülkemizde turizm açısından bakıldığında, destinasyonlarımızın tamamı kara yolu ile seyahat edilebilecek yerler. Otellerin açılması ile turizm hareketinin başlaması beklenebilir, Haziranın başından itibaren de bu hareketliliği ufak tefek de olsa bekliyoruz. İç turizmde hafif hafif bir hareket bekliyoruz. THY’nin iç seferlere başlaması moral anlamında da çok önemli. Uçakların uçuyor olması, damarların yavaş yavaş açılması anlamına da geliyor.”
Bağlıkaya, yurt dışından uçuşların da kısıtlı olarak açılmasını beklediklerini dile getirerek, bu normalleşme adımının bir dönemin bitip bir dönemin başlaması adına önemli olduğunu aktardı.
“THY’nin uçuşlarına başlıyor olması demek, artık Kovid-19 ile ilgili sürecin belli bir bölümünün bitmiş olduğunun göstergesi sayılabilir.” diyen Bağlıkaya, ardından da yavaş yavaş her şeyin düzene gireceğini anlattı.
“Bir tane vaka her şeyi ters çevirebilir, dikkatli hareket etmeliyiz”
Açılacak yurt dışı pazarlarda, ilk başta Polonya, Ukrayna, Azerbaycan, Özbekistan gibi ülkelerin geleceğini kaydeden Bağlıkaya, taleplere bakıldığında da oralardan yüksek talep bulunduğunu, İsrail’den de ciddi bir talep aldıklarını söyledi.
Bağlıkaya, ilk anda serbest bir turizm hareketi olmayacağını, ülkelerin karşılıklı hareketiyle kontrollü şekilde hareketin başlayacağını dile getirdi.
Seyahatlerde HES kodu dönemine değinen Bağlıkaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ülke olarak salgınla mücadelede rakibimiz sayılabilecek ülkelerden çok daha başarılı mücadele verdik. HES kodundaki endişemiz, acele ederek, bir an önce bir şeyleri başlatma endişesiyle bir hata yapmamak. Bütün meselemiz bu. Yoksa insanların buraya geldiğinde, otellerde kendi ülkelerinden daha yüksek oranda bir şey gelme ihtimali yok ama insanların ülkemize hasta gelme ihtimalleri de var. oradaki endişemiz, açılmış bir pazardan gelen, otellerimizde çıkan herhangi bir vakanın ülkemizin aleyhinde kullanılmasından endişeliyiz.
Onun dışında tedbirlerin layıkıyla alınacağını, bu konularda ülkemizin bugüne dek verdiği sınavı gölgeye düşürecek bir duruma düşeceğimizi düşünmüyorum. Bir tane vaka her şeyi ters çevirebilir, dikkatli hareket etmeliyiz.”
“Her şey sistemi otellerin dayattığı bir sistem değil”
Firuz Bağlıkaya, her şey dahil sisteminin dönemsel değişiklikleri hakkında bilgi verdi.
Sistemin otellerin dayattığı bir sistem olmadığının altını çizen Bağlıkaya, talepten kaynaklanan gelişen bir sistem olduğunu anlattı.
Böyle bir sistemin içinde seyahat isteyen önemli bir kitle bulunduğunu bildiren Bağlıkaya, “Bunu bir anda değiştirmek mümkün değil ama yeni dönemde yine açık büfe olacaktır ama serviste çok yakın temasın kaldırılması, aynı kaşıkla servis edilmemesi gibi değişiklikler olacaktır.” ifadelerini kullandı.
İade ve iptal talepleri hakkında bilgi veren Bağlıkaya, bunun hacmine ilişkin şu bilgileri verdi:
“İptal ve iadelerle ilgili bilgimiz yok ama tahminimiz var çünkü insanlar mümkün olduğunca ‘iptal etme ertele.’ yönüne gidiyorlar. Yaklaşık 600-700 milyon TL civarında iptal ve iade gerçekleşebilir diye tahmin ediyoruz. Ama haziranda iç hatların başlaması, seyahat kısıtlamalarının gevşemesi ile doğru orantılı olarak insanlar da bu panik iptallerinden vazgeçebilirler.
Bunlar panik iptalleri, bunu yurt dışında da aynısını yaşıyoruz. Seyahat başladığı zaman turizmin açılmasıyla bu durum nereye gider onu göreceğiz. İç pazarda otellerimizin Kovid salgını önlemlerini alması ve uygulamasında sıkıntı olmazsa, iç pazarda dış pazardaki kadar kayıp olacağını düşünmüyorum. Önlemler tatmin edici olursa geçen seneye göre yüzde 30-40 kayıplarla geriye dönüş olur.”
Haziranda sezon psikolojik olarak başladıktan sonra insanların iptallere gitmeyip, eylüle, ekime aktaracakları öngörüsünde bulunan Bağlıkaya, haziran ayını beklemek gerektiğini dile getirdi.
“Otellerde fiyatla ilgili önemli bir fark beklemiyorum”
Bağlıkaya, alınan önlemlerin tüketiciye yansıyıp yansımayacağı yönündeki soruya ilişkin, “Hava yollarında görünen yolcu sayısında azalma olmayacağı yönünde, dolayısıyla uçaktan fiyat farkı gelmesi söz konusu olmayacak. Otellerin de büyük bölümü, otelin belli kısmını açmayı planlıyor. Görünen tabloda önemli bir fiyat farkı beklemiyorum.” yanıtını verdi.
Son dönemde bir ay öncesine göre iptal talebinde olmadığının altını çizen Bağlıkaya, “Dünya turizmi ile ilgili beklentim yüzde 70 civarında daralma olacağı yönünde. İnsanlar seyahat arzusunu kendi ülkelerinde giderecek. Önemli bir süre yurt dışı seyahatlerde bir hareketlenme beklemiyorum.” ifadelerini kullandı.
“Kamu desteği olmadan yürüyebilecek halde bile değil sektör”
AVM’lerdeki istatistiklerin ilginç olduğunu belirten Bağlıkaya, aynı rakamların turizm sektörüne de yansıyabileceğini, seyahat eden sayısı düşük olsa da, ciroların yüksek olabileceğini bildirdi.
Bağlıkaya, her konuda hasar tespitinin olay sonrasında yapılabildiğinin altını çizerek, bakanlığın bu konuda ilerleyen süreçte bir rapor hazırlayacağını dile getirdi.
Otellerin fahiş fiyatlar açıklayıp durumu avantaja çevireceği gibi durumların olmayacağının altını çizen Bağlıkaya, “Bu kadar büyük yıkımdan çıkmış, aylardır çalışmamış müesseselerin 100 TL’lik ürünlerini 150 TL’ye satmalarını ya da bu talebin gelmesini de fırsatçılık olarak değerlendiremeyiz, herkes can derdinde. İnsanlar kısa çalışma ödeneği, devlet yardımları ile geçiniyorlar. Turizm sektörünün önemli kısmı şu an devlet desteği ile dönüyor. Kamu desteği olmadan yürüyebilecek halde bile değil sektör.” değerlendirmesinde bulundu.
“Her gün 10 bin vaka olan bir ülkeden diğer ülkenin turist kabul edeceğini tahmin etmiyorum”
Bağlıkaya, tüm ülkelerin birbirini takip ettiğini dile getirerek, “Her gün 10 bin vaka olan bir ülkeden diğer ülkenin turist kabul edeceğini tahmin etmiyorum. Belli ülkeler rakamlara bakarak birbirine seyahati açacaklardır. Haziran ayında standartlar oturtulur ise eylülde ciddi bir turist patlaması yaşayabiliriz. ” dedi.
Bakanlığın süreç içinde olması gerektiği gibi hareket ettiğini, bu anlamda çalışmalarını yeterli bulduklarını, tüm dünyada zaten durumun aynı olduğunu ve ekstra şeyler yapılamadığının söyledi.
Bağlıkaya, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bizim rakip olan ülkelerde de turizm pazarlaması ile ilgili bizim ülkemizden farklı bir şey yapıldığını görmedim. İnsanların öncelikleri sağlıktı. Bizim Bakanlığımız da rakip ülkelerin bakanlıkları da süreci daha pasif geçirdiler çünkü insanların sağlıkları söz konusuydu.
Yavaş yavaş ülkeler hareketleniyor, tanıtım yapıyor. O tanıtım da sağlık ve hijyen üzerinden gidiyor. Şu an da öne çıkan ülkenin denizleri, güzellikleri değil, hijyen, sağlık ve güvenlik. İnsanlar tatil seçerken doğası çok güzel olan ülkeye değil, sağlık anlamında hijyen anlamında en güvenilir ülkeye gidecekler. Bu özellikleri öne çıkaracak stratejiler öne çıkarmalıyız.”