MİNE ATAMAN
Gelişmiş ülkelerin suyu bizden iyi yönettiğini söyleyen İTÜ İklim değişikliği UYGAR Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ”Taşıma suyla obez şehirlerin taleplerinin hep karşılanabileceğinin sanılması, yarı kurak olan ülkemizde tropikal meyve ekme çılgınlığı ve su olmayan kurak bölgelerde sulu tarım yapma merakı” suyumuzu azaltıyor dedi.
Kadıoğlu, “İnşaat mühendisi kafası ile boruları döşeyelim şeklindeki çözümler dışında su yönetimi için başka şeyler düşünülemiyor. Büyük bir ‘zihinsel kuraklık’ ile hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar elde etmek için yerimizde patinaj yapıp duruyoruz” diye konuştu.
31 Ocak’ta Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Emine Erdoğan himayelerinde yapılacak “Su Verimliliği Seferberliği Tanıtım Toplantısı öncesi İTÜ İklim değişikliği UYGAR Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, kuraklık, suda yanlış yapılan hususlar ve çözüm önerilerini paylaştı.
1 litrelik atık su 8 litre tatlı suyu kirletiyor
Suyun yüzde 17’sinin kentlerde kullanıldığını belirten Kadıoğlu, “Onun da neredeyse yarısı kayıp, kaçak. 1 litrelik atık su, 8 litre tatlı suyu kirletiyor. Belediyelerin sadece yüzde 10’unda arıtma var. Kaçak ve yeraltı suyu kullanımı oranı yüzde 30’larda.
Sanayide kullanılan suyun geri dönüşümünün olmaması, yoğun ve kaçak yeraltı suyu kullanımı da önemli problemlerden” dedi.
Acilen zihinsel kuraklığın önüne geçilmesi gerektiğinin altını çizen Kadıoğlu, “Bunun için kuraklık ve su kıtlığı ile mücadele için kentlerde yeni yaklaşımlar gerek. Artık zor ve geçici bir çözüm olan boru döşeyip su getirme yerine eldeki suyu doğru yönetmek ve su kaynaklarını çakıl taşına kadar korumak için çalışmalıyız” ifadelerinde bulundu.
Su ve kuraklığı tek elden izleyebilecek belediye meteoroloji biriminin kurulması gerektiğine ayrıca dikkat çeken Kadıoğlu, “1 Ekim Su Yılı başında mali yılbaşı 1 Ocak gibi her yıl devreye girecek Kentin Su Bütçesi hazırlanıp yürürlüğe konulmalı” önerisinde bulundu.
Yağmur suyu hasadı yapılmalı Doğru su kullanımında yağmur suyu hasadının yapılması gerektiğini belirten Kadıoğlu, “Özellikle binaların çatılarından gelen yağmur sularını sarnıçlarda depolayıp yağmur suyu hasadı ile kullanım suyu olarak değerlendirilmesine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılarak ceza yerine bu uygulama teşvik edilmeli” dedi.
Kent ve çevresinde kullanılabilecek su kaynaklarının küresel iklimden nasıl etkileneceğinin belirlenmesine vurgu yapan Kadıoğlu, “Kentlerin ideal nüfus ve sanayi kapasitesinin hesaplanması gerektiğini de belirterek, su arz ve talep dengesinin kurularak kent planlamasının yapılması gerektiğini söyledi.
İçme suyu diğer sulardan ayrılmalı İçme suyu ile kullanma suyunun birbirinden ayrılması gerektiğine vurgu yapan Kadıoğlu, “Büyük masraf ve emekle getirilen ve arıtılan suyun araba, vb. yıkamada kullanımı engellenmelidir” uyarısında bulunurken, dünyanın hiçbir yerinde kuraklığa çare olarak kullanılmayan “yağmur bombası” gibi uygulamalara ise prim verilmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye 2030 yılında su sıkıntısına düşebilir
DSİ’ye göre Türkiye’nin şu an net kullanılabilir tatlı su kaynağı: 112 milyar m3 /yıl. Kişi başına düşen su miktarı 1500 m3/yıl.
Türkiye şu anda su stresi olan bir ülke olsa da 2030 yılında su sıkıntısına düşmesinin öngörüldüğü bilgisini veren Kadıoğlu, şöyle devam etti: “Artan nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle Türkiye’de kişi başına kullanılabilir yıllık su miktarının 1.000 m3’ün çok altına inmesi ile “su fakiri” olacağız.”
Sahip olduğumuz suyun yüzde 74’ünün tarımsal sulamada kullanıldığını belirten Kadıoğlu, “En büyük sorun tarımsal sulamanın modern yapılamamasında. Tarımsal sulamanın yüzde 88’i hala vahşi sulama. Suyun yüzde 50’si yolda kayboluyor. Kaçak yer altı suyu kullanımı su kaynaklarına zarar veriyor” dedi.
Tarımsal sulamanın ayrıntılarına bakıldığında ise damla sulamanın yaklaşık %1 iken, mikro sulamanın sıfıra yakın olduğunu belirten Kadıoğlu, “Damla ve mikro sulama ile önemli bir su tasarrufu mümkün ama bunun için daha fazla teşvik ve eğitim gerekiyor” ifadelerinde bulundu.