Bu iki ayda ülke genelinde olağanüstü ve çok şiddetli kuraklık yaşandı, birçok kentte sıcaklık rekorları kırıldı. Ülkenin dört bir yanındaki göller kurudu, İstanbul’da barajların doluluk oranı yüzde 25’in altına düştü. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile kuraklığı ve iklim krizini konuştuk. İçme suyu kaynaklarının oldukça azaldığına ve gidişatın iyi olmadığına dikkat çeken Tolunay, bu durumdan ders çıkarılması ve acil önlem alınması gerektiğini düşünüyor.
ACİL ÖNLEM ŞART
– MGM’nin kuraklık verilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2020’de çok sayıda afetle boğuştuk. Bunlardan birisi de kuraklık. Ülkemizin önemli bir bölümünde mayıs ayından itibaren yağışlarda önemli miktarda azalma oldu. Aşırı sıcak bir yaz geçirdik. Ülkemizde ekim ayı uzun yıllar ortalama sıcaklığı 15.2 derece iken MGM, 2020 Ekim ayı ortalama sıcaklığını ülke geneli için 18.4 derece olarak açıkladı. Eylül ayında 93, ekim ayında ise 33 istasyonda sıcaklık rekorları kırıldı. Ülkemizin batı bölümleri hariç üçte ikisinde kuraklık yaşandığını görüyoruz. Doğu ve Güneydoğu bölgeleri ile Doğu Akdeniz, Orta Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi’nin doğusunda kuraklıklar daha şiddetli. Karaman, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Samsun ve Sinop’ta mayıs ayından itibaren çok şiddetli kuraklık yaşanıyor. Bu kuraklık orman yangınları gibi birçok olumsuz etkiye yol açıyor. Örneğin kuraklığın çok şiddetli olmadığı batı bölgelerimizdeki illerde dahi içme suyu kaynakları oldukça azaldı. İzmir’in su ihtiyacını karşılayan Tahtalı Barajı’ndaki su seviyesi ciddi oranda düştü. İstanbul’daki Sazlıdere, Pabuçdere ve Kazandere barajlarında doluluk oranı yüzde 6 civarında. Pandemi döneminde su tüketiminin de arttığı dikkate alındığında acilen su yönetimi konusunda önlemler alınması gerektiğini düşünüyorum.
KURAKLIK, ORMAN YANGINLARINI ARTIRDI
– Bu kuraklığın etkileri neler?
Hava sıcaklığının artması, yağışların azalması ve kurak dönemin uzaması yangın riskini artırmaktadır. Çünkü aşırı sıcaklık ve kuraklık toprak üzerinde birikmiş olan ölü örtü olarak adlandırdığımız ağaçlardan dökülmüş ve toprak üzerinde birikmiş yaprakların kurumasına ve her an tutuşmaya hazır hale gelmesine neden olmaktadır. Hatta kuraklık nedeniyle ağaçlar zamanından önce yaprak dökmekte ve ölü örtü miktarını artırmaktadır. Böyle bir durumda ufacık bir kıvılcım dahi yangın çıkmasına ve çıkan yangınların çok hızlı bir şekilde büyümesine neden olmaktadır. Orman yangınlarının kısa zamanda geniş alana yayılması ise yangın söndürme çalışmalarını zorlaştırmaktadır. Nitekim eylül ve ekim aylarında Hatay ilinde ve İskenderun’da çok büyük yangınlarla karşılaştık. 2020 yılında bir önceki yıla göre yanan orman alanının yaklaşık olarak iki katına çıkarak 20 bin hektara ulaştığını, yangın sayısının ise 3 binden fazla olduğunu da eklemem gerek.
İKLİM KRİZİNİ YAŞIYORUZ
– Dünyada ve Türkiye’de kuraklığın önüne geçmek için neler yapılabilir?
Öncelikle iklim krizinin önüne geçmek için sera gazı salımlarını acilen azaltmamız hatta sıfırlamamız gerekiyor. Paris İklim Anlaşması çok büyük umutlarla imzalanmıştı, ancak beklentileri karşılamadı. Türkiye olarak ise anlaşmayı imzalamayan birkaç ülkeden birisiyiz. Halbuki iklim krizinden en fazla etkilenen ülkeler arasındayız ve iklim krizinin neden olduğu aşırı hava olayları can kayıplarına ve maddi zararlara yol açmakta.
Sera gazı salımlarını küresel ölçekte hemen bugün sıfırlasak dahi iklim krizi etkileri yaşanmaya devam edecek. Çoğu modelleme çalışmalarıyla ortaya konan bu olumsuz etkilere karşı hazırlıklı olmak, toplumun, ekonomik sektörlerin ve ekosistemlerin dayanıklılığını artırmak ve en az seviyede etkilenmek için uyum adı verilen çalışmalar yapılması gerekiyor.
GİDİŞAT İYİ DEĞİL
– Kötü günler mi geliyor?
Aşırı sıcaklıklar, yağış azalmaları ve bunlara bağlı olarak oluşan kuraklıklar iklim krizinin göstergeleri. Nitekim mayıs-ekim ayları arasında yüzlerce meteoroloji istasyonunda sıcaklık rekorları kırılmış. Bunlar iklim krizinin geleceğe ait bir olgu olmadığını, günümüzde de yaşandığını gösteriyor. Rekorların ardı ardına kırılmasını ise iklim krizinin şiddetlendiğinin kanıtı olarak değerlendirmek gerekir. Gelecek açısından ise her yıl olmasa da zaman zaman şiddetli kuraklıkların, sıcak hava dalgalarının, yağış azalması ve düzensizleşmesinin daha da şiddetleneceğini söylemek mümkün. Şu anda kuraklıktan bahsediyoruz ama belki birkaç hafta içinde sağanak yağışlar, sel ve taşkınlarla da karşılaşacağız. Felaket senaryosu çizmek istemem ama gidişatımız hiç iyi değil.
– Prof. Dr. Doğanay Tolunay: 2020 yılı içinde yaşadığımız salgın, depremler, orman yangınları, seller, kuraklık gibi afetlerden dersler çıkarmamız gerekiyor. Bu derslerden en önemlisi, içinde yaşadığımız doğanın bir parçası olduğumuz ve doğayla uyumlu olarak yaşamaya başlamazsak çok daha fazla afetle karşılaşacağımızın anlaşılması. Doğanın ve ekosistemlerin sağlığı ile biz insanların sağlığı ve refahı birbiriyle bağlantılı çünkü.