Karşınızda muhteşem bir deniz manzarası, berrak bir su… Gözlerinizi kapatıyorsunuz ve tekrar açtığınızda o berrak denizin çamur gibi bir katmanla örtülü olduğunu görüyorsunuz; tüm deniz yaşamı can çekişiyor ve asla o mavilikten eser yok…
Bu senaryonun gerçekleşmesinin pek de olası olmadığını ya da abartılı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sadece iki yıl önce 2021’de hayatımıza giren müsilaj sorunu aslında bu kötü kâbusun ufak bir fragmanıydı. Asıl film hâlâ bizi bekliyor. Ve ne yazık ki yeterli önlemler alınmazsa her an yaşamamız an meselesi.
Belki de artık, sahilde olmak huzur vermekten çok, vicdan azabı haline gelmeden bir an önce müsilaj sorununu anlamamız gerekiyordur.
Peki nedir bu tüm dünyanın peşine düştüğü müsilaj?
MÜSİLAJ NEDİR?
Halk arasında deniz sümüğü veya deniz salyası olarak da bilinen müsilaj; kalın, sümüksü mukus benzeri bir tabakadır. Bu, pis çamur görüntülü tabaka Türkiye kıyılarında ilk kez ortaya çıkmadığı gibi, bölgeye özgü bir olgu da değil. Ancak BBC’nin haberine göre, tarihteki en kötü müsilaj örneği olduğuna inanılıyor. Hatta 2000’li yılların başında Kuzey Adriyatik Denizi’nde görülen müsilaj olgusu ile ilgili çalışmalarda bölgeden alınan örnekler incelenmiş yapısıyla ilgili de araştırmalar gerçekleşmiş.
Bu dönemde görülen müsilajda karbonhidrat, azot, fosfor, kalsiyum, demir ve alüminyum gibi bileşenlere rastlanmış. Bu bileşenlerden özellikle karbon ve türevleri deniz canlılarından geçerek suda çözünüp zamanla diğer etkenlerle birleşerek müsilaj yapabilirler. Dolayısıyla bu yapı, özellikle başlangıç evrelerinde bakteri ve fitoplankton gibi çeşitli mikroorganizmalar için çok uygun bir yaşam alanı oluşturur.
Zamanla canlı ölümleri ve hücre parçalanması sonucu yapısal maddelerin denize karışması ile müsilajın çoğaldığı ve daha kolay yayıldığı belirtilir.
Bir okyanus bilimci ve deniz biyoloğu olan Alice Alldredge de müsilajın yeni bir olgu olmadığına dikkat çekiyor: “Şimdi, bunun nadir olmadığını bilmelisiniz. Adriyatik’te 1800’lere kadar uzanan buna benzer kirlilik sorunları oldu. İtalya’da, Adriyatik’te, bakterilerin gaz kabarcıklarından yüzeye çıktığı ve yüzeyde kuruduğu durumlar oldu. Ve bu tabaka o kadar sertleşti ki, martılar suyun üzerinde yürüyebilir hale geldi. Şimdi Akdeniz’de bu olayların arttığı görülüyor. Korsika çevresinde ve İtalya-Fransa sınırında bazı sorunlar oldu. Yani müsilaj sorunundan muzdarip sadece Türkiye değil.”
NEDEN OLUR?
Deniz müsilajı olarak adlandırılan bulutlu çamur; balıkçıların ağlarını tıkıyor, deniz yaşamını tehdit ediyor, turistleri ve kıyı sakinlerini sümüksü ve pis kokusuyla uzaklaştırıyor. Kalın, yapışkan mukus katmanları, Türkiye kıyı şeridini aylarca mahvettiği gibi hâlâ da tehdit olmaya devam ediyor.
Ve ne yazık ki müsilaj oluşumunu etkileyen faktörler göz ardı edilirse deniz tabanında oluşmaya, yayılmaya ve varlığını sürdürmeye devam edecek. Sorunun kökenini anlamak, müsilajla mücadeleyi daha etkin yapabilmek ve yeniden olmasını önlemek için ise deniz salyasının oluşumunda hangi faktörlerin etkili olduğunu analiz etmek gerekir.
Uzmanlar; limanları, balıkçı ağlarını ve deniz yaşamını olumsuz yönde etkileyen sorunun nedeni olarak arıtılmamış kanalizasyon atığı gibi çevre kirliliğini gösteriyor. Ayrıca yapılan araştırmalar, sudaki sıcaklık artışının müsilaj oluşumuna önemli ölçüde katkıda bulunduğunu da gösteriyor.
DETERJANLARA DİKKAT
Türkiye’deki müsilaj hakkında konuşan isimlerden biri olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Eyyüp Karahan ise pandeminin de etkisiyle deterjan kullanımının çok arttığını, bunun doğrudan atık su sistemleriyle birlikte denize ulaştığını vurguladı ve müsilajın arkasındaki bir diğer neden olarak deterjanlara dikkat çekti.
Denizde fosfor birikimine neden olan kaynaklardan birisinin de deterjanlar olduğunu söyledi. Bu yüzden de piyasaya arz edilen deterjanların ve deterjanlarda kullanılan yüzey aktif maddelerin, insan sağlığı ve çevre üzerinde yaratabilecekleri olumsuz etkilere karşı yüksek seviyede koruma sağlamak ve serbest dolaşımlarını temin etmek üzere usul ve esasları düzenlemek için yeni bir yönetmelik oluşturuldu.
NEDEN TÜRKİYE’DE GÖRÜLÜYOR?
Müsilajın Türkiye’de daha yoğun var olmasını ise okyanus bilimci Alice Alldredge şu şekilde açıklıyor: “Görünüşe göre Marmara Denizi’nde sıcak bir katman var ve tuzluluk oranı da çok düşük, yani yüzde 2,2 civarında. Ve bunun altında daha soğuk, daha tuzlu bir katman var. Yani, gerçekten sıcak bir hava alırsanız ve çok fazla besin girdisi alırsanız fitoplankton çiçek açar ve gerçekten çok yoğun hale gelirler.
Bu durum da bu yapışkan malzemeyi üretebilir. Çok düşük tuzlu su ile çok yüksek tuzlu su, ılık su ve çok soğuk su arasında bir yoğunluk tabakası da var.”
Yunanistan’ın deniz ve su altı biliminde en önemli isimlerinden biri olan Profesör George Tsirtsis de müsilaj sorunu için şu şekilde konuştu: “Ötrofikasyon dediğimiz durum deniz suyunda normal şartlarda gözle görülemeyecek mikroorganizma nüfusunun artmasına sebebiyet verir. Bunların sayısı arttıkça deniz suyu yeşile ya da kahverengiye döner ki Marmara Denizi’nde de bu yaşanıyor. Bu sümüksü yapı sualtındaki canlı ve ölü mikroorganizmalara zarar veriyor. Genelde ilkbaharda ya da sonbaharda yaşanır ve su sıcaklığının artmasıyla birlikte sudaki zengin besin değerlerinin yükselmesiyle oluşur. Sahil bölgelerinde daha çok olur çünkü temizlenmemiş ya da az temizlenmiş atık suları denize karışır.”
NELER YAPILDI?
Pek çok uzmanın dikkat çektiği gibi aslında Türkiye’nin yaşadığı bu sorunun temel kaynağı yine çevre kirliliğiydi. Yani denize karışan atık… Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2021 yılında uluslararası kamuoyunun yakından takip ettiği müsilaj sorununun nedeni olarak denize dökülen arıtılmamış lağım suyunun yanı sıra artan sıcaklıkları gösterdi. Ayrıca Erdoğan, “Korkarım bu Karadeniz’e de yayılırsa sorun çok büyük olur. Bu adımı gecikmeden atmamız gerekiyor” dedi.
Hükümet ise potansiyel kirlilik kaynaklarını incelemek için 300 kişilik bir ekip gönderdi.
Ardından da yerel yetkililer gemi temelli araçlarla çamuru emerek pisliği temizlemeye çalıştı ve Erdoğan, denizi koruma alanı olarak belirleyerek gelecekte aynı sorunların yaşanmayacağına dair söz verdi. Ancak pek çok uzman, müsilajı tam olarak önlemenin mümkün olduğundan şüpheli.
Deniz biyoloğu Alldredge de çözüm için Türkiye’nin uyguladığı yöntemi önerirken sorunu tamamen çözmenin pek de mümkün olmadığına dikkat çekiyor: “Yüzeyden sıyırmayı deneyebilirler sanırım. Ve ne kadar başarılı olduklarını bilmiyorum ama İtalyanlar bir noktada bunu bir malzeme gibi kullanmayı denemekten bahsetmişlerdi.
Ayrıca oradaki suya giden besin miktarını azaltmanın çok faydası olacağını düşünüyorum. Muhtemelen tamamen durduramayaaklar. Çünkü dediğim gibi, bu olaylar Adriyatik’te 1800’lerin başlarına kadar, nispeten az kirliliğin olduğu zamanlarda bile vardı. Ancak yine de büyük bir ksımı yok edilebilir.”
ATIKLARDA AZALMA GERÇEKLEŞTİ
Alldredge’nin dikkat çektiği en ciddi müsilaj vakalarından biri 1980’lerin sonunda İtalya açıklarında, Adriyatik ve Tiren denizlerinde meydana gelmişti. Buradaki müsilaj oluşumları 1990’lı yıllar boyunca gözlemlenirken 2007’de çok daha yükseldi. Daha ilginci ise müsilaj üzerine çalışmalar yapan deniz biyoloğu Antonio Pusceddu’nun daha önce verdiği bir röportaja göre de müsilaj ne ortadan kaldırıldı ne de temizlendi…
Pusceddu, “Daha kısıtlayıcı yasalar sonucu besin madde yoğunluğundaki değişikliklerle denizlerdeki besin atıklarında ciddi azalmalar gerçekleşti. Bununla beraber, nehirlerin denize taşıdığı besin maddesi miktarında hem iklim değişikliği ile bağlantılı olarak azalan yağışlar hem de Kuzey Adriyatik bölgesindeki en büyük nehir olan Po Nehri’ndeki baraj inşaatları müsilajın yok olmasındaki en muhtemel başlıca nedenler. Ne müsilajı ortadan kaldırmak ya da temizlemek, ne de müsilajı önlemek için doğrudan eyleme geçildi” ifadelerini kullanmıştı.
TEHDİT DEVAM EDİYOR… ARITMA TESİSLERİ YETERSİZ
2021 yılında Türkiye’de sahile gidenlerin karşılaştığı çirkin manzara zamanla değişti, müsilaj sorunu etkisini yitirdi. Ancak hâlâ tehdit devam ediyor. Özellikle de deniz kirliliği için köklü çözümler bulunmaması, atıkların denize dökülmeye devam etmesi müsilajın her an yeniden ortaya çıkmasını tetikleyebilir.
17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı da denizlerdeki kirliliğin devam ettiğini belirterek müsilaj tehlikesine karşı uyarılarda bulundu:
“Müsilaj, denizi aşırı kirletmemizin tetiklediği bir sonuçtur. Deterjanlar veya bütün kimyasallar kirlilik kaynağıdır. 2021 yılında Marmara Denizi’ni ne kadar kirletiyorsak, yine aynı şekilde kirletmeye devam ediyoruz. Kimyasalların çoğu denizde kirliliğe neden olan şeyler. Atıklar kanalizasyonlar ve akarsularla denize karışıyor. Gerekli arıtım yapılmıyor. Hâlihazırda 25 milyon insanın evsel atığının yüzde 50’si denize akmaya devam ediyor.
Marmara Denizi’nin çevresinde 7 il var. Bu 7 ilde ileri biyolojik arıtma tesislerinin 2021 yılından bu yana sayıları çok değişmedi. 2021’de neyse durumumuz üç aşağı beş yukarı aynı şekilde, bu atıklar denize gitmeye ne yazık ki devam ediyor. Müsilaj ve deniz kirliliğini önlemek için ileri biyolojik arıtma tesislerinin sayılarını arttırmalıyız. Müsilaj önümüzdeki yıllarda tekrarı kesin ama zamanı meçhul bir ekolojik felaket. Çünkü Marmara Denizi’yle biz yanlış ilişki içerisindeyiz. Bu yanlış ilişki değişmediği sürece, denizi kirletmekten vazgeçmediğimiz sürece, deniz ekosistemini desteklemediğimiz sürece yeni bir müsilaj oluşumu mümkündür.”
YENİ SORUNLAR KAPIDA
Uzmanların da dikkat çektiği gibi müsilaj; arıtma tesisleri artmadıkça, deterjanların içeriğinde değişiklikler yapılmadıkça, atıklar denize gitmeye devam ettikçe bitmeyecek bir tehdit. Üstelik küresel ısınma ile beraber bu deniz felaketi her geçen gün daha da önemli bir sorun haline geliyor. Ancak tek sorun da değil…
Geçtiğimiz günlerde dünya basınının yer verdiği bir diğer tehdit ise mikroalgler oldu… Küresel ısınmaya bağlı olarak yükselen sıcaklıklar, zehirli gazlar yayarak COVID-19 benzeri belirtilerin görülmesine neden olan bir mikroalgin yayılmasına neden oldu. Bu mikroalglerin yaydığı gaz ile temas edenlerde grip benzeri belirtilerin görüldüğü gözlemlendi. Kuma ve kayalara tutunan ve şu anda İspanya’nın hemen hemen tüm sahillerinde bulunan algler nedeniyle uzmanlar tüm plajların zorunlu olarak kapatılabileceği konusunda uyarıyor.
Avrupa’daki sahilleri saran ve insanların hastalanmasına neden olan bu deniz sorunu, akıllara müsilajın da insan sağlığını nasıl etkileyeceği sorusunu da beraberinde getiriyor. Mikroalgler nedeniyle ortaya yüksek oranda vakalar çıkmasa da uzmanlar müsilajın insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceği konusunda uyarıyor.
MÜSİLAJIN SAĞLIĞA ETKİLERİ
Müsilaj, civa, mangan, arsenik, demir, molibden, bakır, krom, çinko, gümüş, kurşun gibi ağır metalleri de çeker. Sonuçta da insan vücudu için son derece zararlı bir mikroorganizma, ortaya çıkar. Tüm bunlar da cilde yapışır.
Cilt üzerinde kızarıklık, kaşıntı, şişlik gibi kısa vadeli sorunlar yaratabileceği gibi egzama ve sedef gibi kronik cilt hastalıklarını da tetikleyebilir. Yüzme esnasında göze temas etmesi durumunda gözde kızarıklık, kaşıntı, çapaklanma gibi şikayetlere neden olabilir. Ayrıca yine yüzme esnasında ağız yoluyla alınabilecek toksinler 24-48 saat içerisinde bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal gibi rahatsızlıkların ortaya çıkarabilir.