Dünyayı bekleyen ancak pandemi ile birlikte gündemden düşen bir başka küresel sorun iklim krizi her geçen gün etkisini göstermeye devam ediyor. Elektrik tedarikçileri karşılaştırma internet sitesi encazip.com’un kurucusu Çağada Kırım, giderek artan kuraklık riskinin elektrik üretim kaynaklarını da tehdit ettiğine dikkat çekiyor. Kırım, “Kuralık nedeniyle elektrik üretimi azalıyor ancak tüketimdeki artış durmuyor. Geçtiğimiz günlerde elektrik tüketim rekoru kırıldı. Son günlerde yapılan elektrik zammının arkasında yatan faktörlerin başında ise kuraklık geliyor.” diyor.
İklim kriziyle birlikte gelen kuraklık riski birçok ülkeyi olduğu gibi Türkiye’yi de tehdit ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğünün yayınladığı Yağış İndeksi metoduyla oluşturulan kuraklık haritasına göre, Aralık 2020-Mayıs 2021 tarihleri arasında Batı Karadeniz, Kuzey Ege ve Marmara Bölgesinin bir kısmı haricinde Türkiye’nin tüm şehirlerinde belirli seviyelerde kuraklık görüldü. Bu durum, elektrik kurulu gücünün önemli bir bölümünü oluşturan hidroelektrik santrallerinde elektrik üretiminin aksamasına ve dolayısı ile gerekli elektriğin fosil kaynaklı santrallerden sağlanmasına neden oluyor. Buna geçtiğimiz yıllarda fiyatlandırmadaki dengesizlikler yüzünden kapanan ya da yurt dışına taşınan doğal gaz çevrim santrallerinden dolayı kaybolan kurulu güç, yüksek kömür fiyatları ve rüzgar enerjisi üretimindeki düşüş de eklenince elektrik borsasındaki elektrik birim fiyatları rekor seviyelere ulaştı.
Elektrik maliyeti zamlı fiyatın da üstünde kaldı
Bu nedenlerden dolayı artan elektrik üretim ve tedarik maliyetleri Temmuz ayında tüketicilere elektrik zammı olarak yansıdı. Temmuz ayının ilk 12 günü için borsadaki elektrik birim maliyeti 0,53 TL/kWh olurken buna 0,13 TL/kWh YEKDEM birim maliyeti de eklenince elektrik tedarik maliyeti 0,63 TL/kWh dolaylarında seyrediyor. Temmuz zammı ile birlikte 0,47 TL/kWh’e ulaşan ev ve 0,71 TL/kWh’e yükselen iş yeri elektrik tarife fiyatlarının dahi maliyetlerin altında ya da sınırda kalması kısa zaman içinde elektrik fiyatlarına bir zam daha olması ihtimalini güçlendirdi.
Su, tüm elektrik üretim kaynaklarının bir ihtiyacı
Kuraklık birçok alanı olduğu gibi enerji üretimini de tehdit ediyor. Çünkü su sadece HES’ler için değil, tüm enerji üretim kaynakları için gerekli. Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre, enerji üretim tesisleri her yıl 340 milyar metreküpün üzerinde su kullanıyor ve ortalama 50 milyar metreküp su tüketebiliyor. Kısacası su ve su buharı tüm enerji üretim kaynakları için çok önemli bir konumda. Kuraklığın artmasıyla birlikte tüm bu enerji üretim kaynaklarını zor bir süreç bekliyor.
Üretimi olduğu kadar tüketimi de etkiliyor
Kuraklık sadece elektrik üretimini değil, tüketimini de etkiliyor. Örneğin, yağış azaldığında çiftçiler tarlalarını kendi imkanlarıyla sulamak zorunda kalıyor. Bu da ekstra bir elektrik tüketimi anlamına geliyor. Sıcaklıklar arttıkça tüketicinin serinlemek için daha fazla klima çalıştırması, soğutma sistemlerini daha fazla kullanması da elektrik kullanımını artıran bir başka etken.
Elektrik üretiminin üçte biri su kaynaklı santrallerden
Türkiye’de geçtiğimiz yıl elektrik enerjisi üretimi kurulu gücünün yüzde 32’si hidroelektrik santralleriyken geçtiğimiz yıl toplam üretilen elektriğin yüzde 26’sı bu santrallerde üretilmişti. 2021’in güncel verilerine göre ise elektrik üretim kurulu gücünün yüzde 35’i su kaynaklı üretime dayalı santrallerde. Başlı başına bu veri, kuraklığın elektrik üretiminin üzerindeki etkisinin ne denli büyük olabileceğini gösteriyor.
2020 yılının Nisan ayında toplam elektrik ihtiyacının yarısı su kaynaklı santrallerden karşılanırken bu yılın Nisan ayında hidroelektrik santrallerden üretilen elektrik enerjisinin miktarında yüzde 12’lik bir düşüş oldu. Aynı dönem için geçtiğimiz yıldan bu yıla elektrik üretiminin yüzde 30 artmasıyla birlikte su kaynaklı üretimin toplam elektrik talebindeki payı yüzde 30’lara geriledi. Hidroelektrik santrallerinden üretilemeyen elektrik için ise en cazip alternatif olan doğalgaz kaynaklı santraller devreye alındı. Böylece yabancı kaynaklı ve döviz cinsi maliyeti olan doğalgazdan elektrik üretimi yüzde 263 artış gösterdi.
Güneş, jeotermal ve biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklı santrallerden üretilen elektrik enerjisinin hatrı sayılır bir şekilde yükselmesi sevindirici bir gelişme olsa da bu kaynakları kullanarak tüm elektrik ihtiyacının karşılanması kısa vadede mümkün değil. Ancak yine de 2021 yılında tüm diğer yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik enerjisinin payının daha da artması bekleniyor.
Bunların yanı sıra hidroelektrik santrallerinden enerji üretimi azalırken güneş enerjisi santrallerinden (GES) elektrik üretiminin artması söz konusu. HES’ten azalan enerji üretimine karşı bir başka yönelim ise doğal gazdan üretilen enerji. Ancak geçtiğimiz yıllarda yaşanan dengesizlik, özellikle de küçük ve orta büyüklükteki doğal gaz santrallerinin kapanmasına neden oldu. Mevcut doğal gaz kaynaklı santraller ise görece büyük ve elektrik üretim maliyeti daha yüksek. Ayrıca doğalgaza olan talebin artması, sanayide ve farklı amaçlarla da kullanılan gazın fiyatının artmasına ve yine elektrik fiyatlarının yükselmesine neden olabilir.
“Elektrik fiyatlarının daha da artması muhtemel”
Susuzluğun elektrik fiyatlarında yarattığı tehdide dikkat çeken elektrik tedarikçileri karşılaştırma internet sitesi encazip.com’un kurucusu Çağada Kırım, “Özellikle son yıllarda ülkemizde su kaynaklı santrallerin kurulu gücü bir hayli arttı. Bu durum normal koşullar altında enerji kaynaklarının yerlileştirilmesi için çok önemliydi. Ancak iklim değişikliklerinin etkisi ile bu yıl karşılaştığımız kuraklık, elektrik piyasasının çok kötü etkilenmesine neden oldu.” diyerek sözlerine şöyle devam ediyor:
“Elektrik kurulu güç portföyü beslenmeye benzer. Ancak dengeli beslenmek için tüm besinlerden doğru bir ölçüde yenilmesi gerekir. Örneğin brokoli sağlıklı bir besin kaynağı olsa da her öğün brokoli yemek sağlıksız bir beslenmeye neden olur. Elektrik piyasasında da dengeyi sağlamak için, iyi bir kaynak olsa da, suya bu kadar yüksek bir pay verilmemesi, farklı kaynakların da isabetli bir yönetimle portföye dahil edilmesi elzemdir. Hidroelektrik santrallerin eksiği için diğer santraller devreye alınsa bile en çok üretimin doğalgaz ve yabancı kaynaklı kömüre dayalı santrallerden gerçekleşmesini bekliyoruz. Kuraklığın, döviz kurlarının yüksek olduğu bir döneme denk gelmesi ile elektrik maliyetleri hızla artıyor. Tüm bu faktörler Temmuz ayındaki elektrik zammını kaçınılmaz hale getirdi. Kuraklığın devam etmesi ve döviz kurlarının mevcut seviyede seyretmesi durumunda önümüzdeki Ekim ayında, hatta belki de daha önce, en az yüzde 15’lik bir elektrik zammı daha söz konusu olabilir. Tüketicilerin düşük fiyatlı elektriğe en kolay şekilde ulaşmasını sağlamak ana hedef olsa da bu fiyatlandırmanın kaçınılmaz olduğunu ve tüketici elektrik fiyatlarının maliyetleri karşılamaması durumunda ise yüksek elektrik fiyatlarından çok daha büyük sorunların gündeme geleceğini, hatta elektrik kesintilerinin bile söz konusu olabileceğini söyleyebiliriz.”