Düzenlediği basın toplantısında, konut yapımındaki telaşın yapılan yanlışları unutturmayacağını söyleyen Aksungur, yapılacak çalışmaların bütün kurumların, üniversitelerin, bilim insanlarının, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının da dahil edildiği bir planlama süreci ile tespit edilmesini istedi.
Adana’daki yapılarda en büyük sorun korozyon
Aksungur, “Yıkım yaşanan illerde her bir bölge ve lokasyon kendi içerisinde değerlendirilerek, sosyolojik, kültürel ve iktisadi parametreler ele alınarak planlanmalı. Zeminin durumu, kaç katlı bina yapılabileceği değerlendirilmeli. Yapılan plan, kamuoyunda ve muhataplarınca da kabul görmeli” diye konuştu.
Adana’nın 1996 yılı öncesi 3. deprem bölgesi olarak tanımlandığını hatırlatan Aksungur, 2018’de şehir bazlı “deprem bölgesi” tanımlamasının kalktığını, fay hatlarına göre deprem haritası oluşturulduğunu anlattı. Bina yapımında statik hesaba esas alınacak parametrelerin arsa bazında hesaplandığını kaydeden Aksungur, bina inşasında yıllara göre değişik parametreler esas alındığından, Adana’daki tüm binaların deprem güvenliğinin taranması açısından yapı stoku tespitinin önemli olduğuna değindi. Yapılardaki inşaat demirinin paslanması olan korozyonun Adana’nın en önemli sorunlarından olduğunu kaydeden Aksungur, “Deprem hasarlarını tespit için çalışan ekiplerimiz korozyona çokça rastladıklarını ifade etmişlerdir.
Gerek iklim gerekse Seyhan Nehri yatağı, zemin yapısı nedeniyle korozyona açık olan ilimizde belli periyotlarla bina bakımlarının yapılması ve bunun sertifikalanması bina güvenliğini artıracaktır. Arabamızın nasıl belli periyotlarla bakımı yapılıyorsa, yaşadığımız binalarda neden yapılmasın?” dedi. Aksungur, Türkiye’deki yapı denetim sisteminin sorunlu olduğuna dikkat çekerek, her yıl önemli bir değişikliğin yapıldığı, deneme yanılma yöntemiyle yeni mevzuatların hazırlandığı Yapı Denetimi Sisteminde; mesleki yetkinlik ve belgelendirme sisteminin getirilmesinin zorunlu olduğunu bildirdi.