Hititlerle Kadeş Antlaşması öncesindeki savaşta işbirliği yapan, Troya Savaşı’nda Troyalılara destek veren Likyalıların bu güneşli ülkesinin Türkçedeki anlamı Işık Ülkesi. Ülkelerinin sınırları Dalyan’dan başlayıp Phaselis’e kadar devam eden Anadolu kökenli Likyalıların, güney sahillerimizde 40 civarında şehri var. Belki tüm rotayı yürümek herkesin ilgisini çekmez ama aşağıdaki satırlarda, Likyalıların yaşamına ışık tutan, Grek ve Roma dönemlerinde de gözde olan şehirlerden birkaçını bulacaksınız. Gerek antik kentleri gerek doğasıyla bu topraklar sizi, sürekli değişen gündemlerden sıyrılıp Türkiye’yi tüm nimetleri ve güzellikleriyle yaşamaya davet ediyor.
Dünyadaki cennetler
Fethiye, eski bir Likya şehri olan Telmessos’un üzerine kurulmuş. Yerleşim bir dönem, bir Bizans imparatoruna ithafen Anastasiopolis olarak adlandırılmış. Ardından aynı İstanbul’daki Bakırköy gibi Grekçe Makri demişler, Türkler bunu Meğri olarak kullanmış. Savaş kahramanı bir pilot olan Fethi Bey ise Fethiye’nin adına kaynak olmuş. Fethiye çevresinde Likya için çok önemli şehirler var… Bu şehirlerden Kadyanda, körfez manzarasına hâkim. Letoon tüm Likya’nın kutsal merkezi, Tlos da en geniş şehri. Pınara ilgi çekici ‘yuvarlak’ yapısı nedeniyle bu anlama gelen adı almış. Ksanthos UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Her birini gezerken geçmiş gözünüzde canlanacak.
12 adalı Fethiye Körfezi, mavi yolculuklar için de ideal. Konaklamak için Fethiye’de Hillside Club, Atapark Otel, Yacht Boheme, Yacht Classic ve Unique, Göcek’te ise Layla Göcek ve Göcek Gemile her biri ayrı güzellikte seçenekler. Türk mutfağının en lezzetli yemekleri, mezeler ve kebaplar için de önerim Meğri Restoran. Fethiye’ye gidince Ölüdeniz’e uğramadan olmaz. Hisarönü’nden sahile indiğinizde tam karşınıza Belcekız plajı çıkıyor, onun devamı da Ölüdeniz. Etrafta çok güzel koylar, Bizans kalıntıları var. 7’nci yüzyıldan kalma bir manastırın olduğu Gemiler Adası ve Kelebekler Vadisi bu bölgeyi daha da cazip hale getiren yerlerden. Ölüdeniz civarında Ocakköy, Ovacık ve Hisarönü’nde kalabilirsiniz. Konaklamanız için size dünyadaki cenneti vaat eden üç adres önereceğim: Faralya’daki Perdue, Nautical ve Lissiya. Gelelim bugünkü adı Demre olan Myra’ya… Likya şehirlerinin en güzellerinden biri… Seraların ve portakal ağaçlarının arasından geçtikten sonra, karşınıza olağanüstü bir tiyatro çıkıyor. Tiyatronun hemen yanında çoğu ev tipinde yapılmış kaya mezarları var. Myra’nın tarihi limanı Andriake ise Kaş’a giden yolun solunda. Buradan da Kekova ve civarına günlük turlar düzenliyor tekneler.
Patara’da doğup Myra’da piskoposluk yapan Aziz Nikola şehrin en şöhretlisi. Batı dünyasının Noel Babası bizden hediye yani… Aziz Nikola öldükten sonra, Demre’de kilisedeki lahitlerden birine gömülmüş ama 1087’de İtalya’dan gelen korsanlar kemiklerini çalıp Bari’de inşa edilen kiliseye koymuşlar. Aziz Nikola Günü her sene 6 Aralık’ta kutlanıyor ve çok sayıda ziyaretçi geliyor. Aziz Nikola’nın heykeli eskiden kilisenin önündeki meydandaydı. Ama insanlar bilinen yüzünü görmek istedikleri için asıl heykel kilisenin girişinde bir yere konuldu, Amerikan reklam dâhilerinin icadı da meydandaki yerini aldı. Anlaşılan o ki imaj her şey, gerisi hikâye.
En romantik antik şehir
Türkiye’nin en güzel ve romantik antik şehirlerini sıralasam, yine Likya Yolu’na dahil Phaselis’i listenin başına yerleştiririm. MÖ 690’da Rodos’tan gelenler tarafından kurulan şehrin Büyük İskender’i bile büyülediği ve İskander’in bir kışı Phaselis’te geçirdiği söyleniyor. Küçük tiyatronun sahnesinin arkasında tüm görkemiyle Tahtalı Dağı yükseliyor. Yunan mitolojisine göre Olympos’taki canavar Kimera’yı öldüren Bellerophon isimli kahraman, Pegasus isimli atıyla Tahtalı Dağı üzerinde dolaşırken baştanrı Zeus’un gazabına uğramış. Özetle Phaselis sizi büyülerse sakın şaşırmayın, o bunu yüzlerce yıldır bir alışkanlık haline getirmiş.
Termessos, Machu Picchu’dan daha etkileyici
Güllük Dağı Milli Parkı’ndaki Termessos bana göre Türkiye’deki en çarpıcı antik şehirlerden biri. Peru’daki Machu Picchu’yu yere göğe koyamayanlar onun ülkemizdeki benzerini 20 dakikalık bir tırmanıştan sonra Güllük Dağı’nın tepesinde görebilirler. 1.000 metreye yakın bir rakıma sahip bu şehirde yaşayanlar kendilerini Solimi diye adlandırmışlar. Buradaki 5 bin kişilik tiyatro akıllara zarar bir yapı. Dağın başına böyle etkileyici bir binayı oturtmayı sadece mimari dâhilik diye açıklayamayız. Kalıntılar arasından yürüyüp yukarı çıktığınızda şehrin mezarlığıyla karşılaşıyorsunuz. Yolun sonunda orman bekçisinin kulesi var, altınızda inanılmaz bir manzara; Pamfilya Vadisi sizi görsel bir şölene davet ediyor.