Seyşeller’de hayat ağırdan akıyor. Her şey ve herkes telaşsız. Palmiye ormanları, dev kaplumbağalar, volkanik kayalar… Ne tarafına baksam ağzım açık kalıyor, ‘Böyle de güzel olunur mu?’ diyorum. Seyşeller dünyada granitten oluşan tek okyanus adaları. Adalar cennet gibi ama zorlukları da yok değil. Mesela hayat pahalı. Restoran ve marketlerde Türkiye’yle karşılaştırdığınızda fiyatlar yüksek. Bizi biraz zorlayan şeylerden biri havanın erken kararması oldu. Saatler 18.30’u bile göstermeden her yer karanlığa bürünüyor. Güne erken başlamanız lazım. 19.00’da hayat neredeyse bitiyor. Tüm marketler kapanıyor. Restoranlar ise 22.00’de kapanıyor. 23.00’ten sonra sokağa çıkma yasağı var. Zaten özellikle Praslin ve La Digue öyle sessiz ki yasak olmasa da o saatlerde sokağa çıkmak aklınıza gelmez. Seyşeller Cumhuriyeti, Hint Okyanusu’nda, Afrika kıtasına bağlı bir ada ülkesi. Ekvator çizgisinin güneyinde. İrili ufaklı yüzlerce adadan oluşuyor ancak gezilecek üç adası var. Biz gezmeye Praslin Adası’ndan başladık. Sonra adanın en küçüğü olan La Digue’te kaldık ve son olarak ana ada Mahe’yi gezdik. Zamanınızı sadece tek bir adada geçirmeyin. Her üç adaya da en az ikişer gün ayırın.
TAKSİ ÜCRETLERİ ÇOK YÜKSEK
Seyşeller’e yılın hemen hemen her dönemi gidilebilir. Hava sıcaklığı tüm yıl 25-30 derece arası. Deniz suyu ise yıl boyu ortalama 28 derecelerde. Ancak yine de seyahatinizi tropik adaların iklim şartlarına göre planlamakta fayda var. Kuru ve yağışlı olmak üzere iki mevsim görülüyor. Kuru mevsim haziran-ekim ayları arası. Ada yerlileri, deniz daha durgun ve rüzgârsız olduğu için eylül-ekim aylarının çok güzel olduğunu söylediler. Adalar arası ulaşımı feribotla sağladık. Ana ada Mahe’den ilk durağımız olan Praslin’e feribotla geçiş 1 saat 15 dakika sürüyor.
Bir başka seçenek Seyşel Havayolları ya da Zil Air’le uçmak. Sadece 15 dakika sürüyor. Praslin’den La Digue Adası’na ise 15 dakikalık bir feribot yolculuğu ile ulaşmak mümkün. La Digue Adası’ndan ana ada Mahe’ye ya 1.30 saatlik feribot yolculuğuyla ya da Praslin’e gelerek uçakla ulaşabilirsiniz. Adaları gezmek için de araba kiraladık. Aracınız olmadan gezmek imkânsız gibi. Toplu taşıma seçenekleri yok. Ara ara otobüs görüyorduk ama genelde yerli halk kullanıyor. Şoförlü araç ya da taksi de var tabii. Yalnız uyaralım taksi ücretleri çok yüksek. Ayrıca yolların çok dar olduğu ve trafiğin de tersten aktığı aklınızda olsun.
UNESCO LİSTESİNDE: PRASLIN ADASI
Dünyanın en çok fotoğraflanan plajlarından birine ev sahipliği yapıyor. Plajın adı; Anse Lazio. Volkanik kayaların arasından geçtiğiniz yol bembeyaz bir kumsala çıkıyor. Seyşeller’de tüm plajlar halka açık. Bir otelin plajına gidecek olsanız bile hiçbir ücret ödemiyorsunuz. Praslin’de Anse Lazio’yla birlikte kaçırılmaması gereken diğer plajlar Anse Georgette ve Cote d’Or. Adada Vallee De Mai’ye mutlaka uğrayın. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde. Burada gördüğüm en ilginç şey ‘coco del mare’ denen dünyanın en büyük Hindistan cevizlerinin olduğu ağaçlar. Ülkeye giriş çıkışta pasaportunuza vurulan damgaya bile bu meyvenin şekli verilmiş.
BÜYÜK VE KALABALIK: MAHE
Seyşeller’in başkenti Victoria’nın da bulunduğu Mahe ana ada ve haliyle daha büyük, daha kalabalık. Mahe’nin en popüler plajı Beau Vallon ama benim favorim Takamaka ve Four Seasons Hotel’in plajı olan Petit Anse oldu. Burada göreceğiniz ilk şey saat kulesi. Saat Londra’daki Big Ben’in bir kopyası ancak küçük hali. En keyif aldığım yeri balık ve meyve pazarı Sir Selwyn-Clarke Market oldu.
DÜNYANIN EN İYİLERİNDEN: LA DIGUE
Ada öyle küçük ki araç yolu neredeyse yok, ulaşım bisikletlerle sağlanıyor. Bisiklet kiralamaktan başka şansınız yok. La Digue küçük ama güzellikleri çok büyük. L’union Private Estate; Anse Source D’Argent, Hindistan cevizi yağı yapım alanı, baharat kraliçesi vanilya ağaçları ve tarım alanlarının olduğu bir çiftlik. Anse Source D’Argent yine dünyanın en güzel plajlarından biri seçilmiş. ikonik bir fotoğraf yakalamak için plajdaki şeffaf kanolara binmeyi unutmayın.
PANDEMİ TEDBİRLERİ
Seyşeller’e gitme kararımızda en büyük etkenlerden biri de ülkedeki vaka sayısının yok denecek kadar az olmasıydı. Ülkede maske kuralı epey sıkı. Adanın ıssız bir köşesinde, tek başlarına bile olsalar maskelerini asla çıkarmıyorlar. En ilginç bulduğum şey restoran girişlerinde bakkal defteri gibi bir defter tutmalarıydı. Buraya adınız, ateş dereceniz ve kaldığınız otel bilgisini girmek zorundasınız.
– Seyşeller’e 90 güne kadar vizesiz seyahat edilebiliyor. Ancak pandemi nedeniyle seyahatinizden 24 saat öncesine kadar hazırlamanız gereken evraklar var: 72 saat geçerli PCR test sonucu; eğer iki doz aşınız varsa ve ikinci doz üzerinden 14 gün geçmişse test olmanıza gerek yok. E-nabız ya da HES uygulamasından indireceğiniz aşı sertifikanız yeterli olacak.
– Gitmeden önce tüm otel rezervasyonlarınızı yapmanız gerekiyor.
– COVID-19 kapsamını da içeren seyahat sağlık sigortası da yaptırmanız gerekiyor.
Bu belgeleri telefonunuza indireceğiniz ‘Seychelles TA’ uygulamasına yüklüyorsunuz. 20 Euro ödeme yapıyorsunuz. En geç 9 saat içerisinde e-posta adresinize bir karekod gönderiyorlar. Ülkeye bu karekodla giriş yapıyorsunuz.
ADA MUTFAĞI
Fransız ve Hint yemeklerinin bir karışımını görebileceğiniz Seyşeller mutfağında ağırlık deniz ürünleri, köri, pilav ve Hindistan cevizinde. Deniz ürünleri sevdalısı olarak yediğim her yemek beni mutlu etti. Özellikle köri soslu ahtapota ve sarımsak, zencefil ve limon soslu balığa bayıldım. Ayrıca tropikal meyvelerle hazırlanan soslar yemeklere ayrı bir lezzet katıyor.
NASIL GİDİLİR?
Türk Havayolları’nın İstanbul’dan Mahe’ye haftanın belirli günlerinde direkt uçuşu var. Bir diğer seçenek ise Katar Havayolları’yla aktarmalı gitmek. Ülkemizle aradaki farkın sadece 1 saat olması da avantaj. Gittiğiniz zaman jetlag yaşamadığınız için kayıp bir gününüz olmuyor.