İnsan kasını fiber malzemeyle üreterek dünya protez piyasasının kurallarını değiştiren Kanık, AA muhabirine, Amerika’da bilim insanı olma, gelecek planları ve vatan özlemi hakkında açıklamalarda bulundu.
Amerika’da bilim insanlarının yeterli teşviki gördüğünü, buna karşın rekabetin fazla olması nedeniyle bir tür yarış halinin yaşandığını belirten Kanık, MIT’de bilime verilen değerin ve bilim adamına duyulan saygının çok yüksek olduğunu söyledi.
Kanık, şöyle devam etti:
“Böyle bir ortamda herkesin birbirini anlayarak, bir arada huzurla araştırmalarına devam etmesini bekliyorsunuz değil mi? Ama insanın temel iç güdüleri, mesleği ve bu gezegende bulunduğu konum ne olursa olsun onu ele geçiriyor. MIT’de rekabet had safhada. Herkes birbiriyle yarış içerisinde. Bu bir yandan bilimsel ilerlemeyi tetiklerken, bir yandan da insanı doğal, ruhani ortamından uzaklaştırıp maddesel bir yaşama zorluyor. Nitekim, sadece entelektüel olarak gelişmiş ve bilimsel olarak yetenekli, iradesi güçlü, sabırlı ve her şeye rağmen çok çalışanlar değil, daha yetersiz olsa bile bağlantıları kuvvetli olan insanlar da ayakta kalabiliyor. Bu da dolayısıyla fırsat eşitliğini kısmen ortadan kaldırıyor.”
“HİNTLİ VE UZAK DOĞULU GÖÇMENLER ÇOK İYİ KENETLENİYOR”
Kanık, her şeyden önce göçmenlerin iyi iş çıkarmasının kenetlenmelerinden başka birçok sebebi olduğunu söyledi. Göçmenliği “beyin göçü” olarak ele alınması durumunda, Amerika gibi ülkelerin başka milletlerden bilim insanlarına özgür bir ortam ve daha iyi fırsatlar sunarak bilimsel mutluluğa erişmelerini sağlamaya çalıştığını belirten Kanık, karşılığında ise ülkelerini bilim ve teknolojide lider olarak tuttuklarını ifade etti.
ABD’nin en büyük avantajının, dünyada birçok ülke tarafından kargaşa ve anlaşmazlık çıkaran meselelerinin Amerikan toprakları içerisinde kesin özgürlük olarak sayılması olduğuna dikkati çeken Kanık, şunları kaydetti:
“Bu şekilde insanlar zihinlerinde birbirlerini yargılamak yerine, kafalarında ve hayatlarında bilime, sanata ve spora daha çok yer açıyorlar. Bazen ülkelerinde yaşanan özgürlük kısıtlamalarından dolayı oraya geri dönme korkuları öğrencilere ve çalışanlara başarı motivasyonu veriyor. Bu soru aslında çok tartışılması, toplum psikolojisi uzmanları tarafından bilimsel olarak ele alınması ve istatistiksel verilerle ortaya konması gereken bir konu. Benim kabaca kişisel gözlemimse, maalesef Türklerin ve Müslüman topluluklardan bir kısmının kendi toplulukları ve diğer gruplarla anlaşamadığı ve hatta destek olmak yerine birbirlerine engel oldukları… Bunun aksine, Hintli ve Uzak Doğulu göçmenlerin çok iyi kenetlendiğini ve birbirlerine yardımcı olduğunu gözlemledim. Bu, büyük bir sosyolojik araştırma konusu ve sadece benim gözlemlerim. Örneklemi temsil edemez.”
“UÇUŞLAR İPTAL EDİLDİ VE KENDİ ÜLKEMDE MAHSUR KALDIM”
Kanık, Türkiye’yi, ailesini ve Türk yemeklerini özlediğini belirterek, her şeye rağmen ABD’de çalışarak ülkesini en iyi şekilde temsil etmeye çalıştığını söyledi.
Türkiye’nin itibarını bilimsel platformlarda yükseltmek için emek verdiğini anlatan Kanık, gurbete alışmanın duygusal yapıdaki Türk milleti için zor olduğunu, kendisinin de hayli zorlandığını kaydetti.
Kanık şöyle devam etti:
“Burada yaşamanın zorluğunu söyle anlatayım: Geçen sene anneannem aniden hastalandı ve vefat etti. Ne onu son bir kez görüp hasret giderebildim ne de cenazesine katılıp veda edebildim. Bu çok acı ama bu durumu yaşayan başka milletlerden birçok insanla karşılaştım burada. Herkesin en büyük korkusu bu. Türkiye’de en çok dört mevsimi eşit şekilde yasamayı ve lezzetli yemekleri özlüyorum. Pandemi sırasında Avusturya’ya bilimsel bir konuşma yapmaya gitmiştim. Bu kadar yakına gelmişken Türkiye’ye de uğramak istedim. Şansıma geldikten çok kısa bir süre sonra uçuşlar iptal edildi ve kendi ülkemde mahsur kaldım. Benim için mahsur kalınacak en iyi yer sanırım.
Sonuç olarak, mecburen MIT beni uzak mesafede görevlendirilmiş bilim adamı olarak Türkiye’ye bir süreliğine atadı. Bu sürede başta eski çalıştığım yer olan Bilkent Üniversitesi olmak üzere bütün araştırma kurumları ve üniversitelerden uzakta durma şartı koydu. Bu şekilde ailemle daha çok vakit geçirme şansım oldu. Hobi olarak daha çok sanatla uğraşıyorum, müzik ve güzel sanatlara ilgim büyük. Müzikte enstrüman olarak ney öğreniyorum. Neyzen Kudsi Ergüner’in bir sözü var: ‘Güzel sanatların insanı insan yapma gibi bir gücü var.’ Bu sözden yola çıkarak şu hipotezi ortaya atıyorum: Bilim insan için vardır ve eğer sanat insanı insan yapıyorsa, bir toplumda bunların en az biri eksik olduğunda, o toplumda insan değersizleşir ve bilim gereksizleşir. Bu yüzden sanattan ayrı kalmamaya çalışıyorum.”