Anılarımızı diri tutabilmek için onlara zaman ataması yaparız. Örneğin yazın katıldığımız eğlenceli bir partiyi hatırlayabilmek için, onu ‘‘Geçen yaz eğlenceli bir partiye katılmıştık.’’ şeklinde belli bir zaman dilimiyle basitçe eşleriz. Bu basit; ancak pek etkili yöntem, sadece günümüz insanına özgü değil! Eski dönemlerde de kullanıldığı bilinen bu yöntem, aynı zamanda günümüzün doğum günü etkinliklerinin de atası kabul edilebilir!
Eski zamanlarda insanlar, sürekli maruz kaldıkları doğa olaylarını ve yaşadıkları önemli anları zihinlerinde kalıcı hale getirebilmek için tıpkı bizlerin şimdilerde yaptığı gibi bu olay ve anlara zaman ataması yapıyor, bunun aynı zamanda bunun notunu tutuyordu. Mesela, büyük bir fırtına koptuğunda; bu fırtınayı hatırlayabilmek için bulundukları zamanı bu fırtınayla eşleştirip bu eşleşmeyi not ediyorlardı. Günümüzde istendikten sonra günlerce bile kutlanabilen doğum günlerinin atasının da bu eşleştirip not düşme davranışından geldiği biliniyor.
Doğum günleri nerede ve nasıl ortaya çıktı?
Doğum günleri, ilk kez Mısır’da ortaya çıktı ve aslında başlangıçta bugünkü anlamından uzak bir anlama sahip olan farklı bir geleneği ifade etmek üzere varlığını sürdüryordu.
Taç giydiklerinde Tanrı’ya dönüştüklerine inanan Mısır firavunları, taç giyme törenlerini bu nedenle oldukça önemsemekteydi. Törenler önemli bir yere sahip olduğundan, tören zamanları üzerine de elbette çeşitli notlar tutulmaktaydı. Firavunların Tanrılık ilanı olarak kabul edilen bu törenler, Tanrı’nın fiziksel olarak doğuşunu temsil etmekteydi. Böylece bireyin Tanrı olduğu gün, doğum günü olarak kabul görmüş oldu. İnanç sistemi kapsamında gelişen bu gelenek, bu sayede günümüze dek gelmeyi de başardı.
Doğum günleri bugünkü haline nasıl kavuştu?
Geçmişin doğum günleriyle günümüzün doğum günlerinin aynı manayı taşımadığını belirtmiştik. O zamandan bu zamana amaç değişikliğine uğrayan doğum günlerine pasta-mum-dilek üçlüsünü dahil edenler, tıpkı Mısırlılar gibi Tanrıylarıyla meşhur bir başka medeniyet olan Yunanlılardı.
Ay Tanrıçası Artemis’e duydukları fedakarlık duygu ve arzusunu göstermek üzere ay şeklinde kekler hazırlayan, kekleri süslemek için de duaları sembolize eden mumlar kullanan Yunanlılar; mumları üflemeden önce dilek tutmanın ise Tanrılara mesaj göndermenin bir yolu olduğunu düşünmekteydi.
Yunanlılardan sonra sıra Romalılara geldi
Yunanlıların peşi sıra Romalılar da doğum günlerini kültürlerine kattı; ancak bu kez Mısırlıların ve Yunanlıların aksine doğum günü, sıradan vatandaşlar tarafından da kutlanabilen bir etkinlik haline getirilmişti. Bireylerin sevdikleriyle birlikte keyifli vakit geçirmek için düzenleyip katıldıkları doğum günleri, böylelikle Tanrısallıktan uzaklaşıp sıradanlaşmaya başlamıştı.
Patriyarka doğum günlerinde de etkin rol oynuyordu
Doğum günleri Romalılar döneminde halka indi, evet; fakat bu, patriyarka gerçeğini elbette ki değiştirmiyordu. O zamanlar erkek egemen bir medeniyet olan Roma’da kadınların doğum günü kutlanmamaktaydı. Öte yandan dilediğince kutlama yapabilen 50 yaş üstü erkeklerin yiyecek ihtiyaçları karşılanmakta, yiyeceklerin yanında ballı kekler de kendilerine hediye olarak sunulmaktaydı.