Bir grup vatandaş 1973 yılında Ayvalık’ta denize sıfır arazi alıp kooperatif kurdu. Ancak 1977’de çıkan yasa ile kıyı kenar çizgisi içinde kaldı. Yasa gereği yapılması gereken kamulaştırma veya tazminat ödemesi de yapılmayınca konu yargıya taşındı. Son noktayı Anayasa Mahkemesi 46 yıl sonra koydu.
Bir grup vatandaş Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı Altınova beldesinde 1973 yılında deniz kıyısında bir arsa alıp kooperatif kurdu.
Aynı yıl belediyeden inşaat izni de aldılar ancak arsa 1977 yılında Çevre ve Şehircilik bakanlığı tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisi içinde kalınca işler tersine döndü.
Vatandaşlar, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı için, uzun yıllar arsalarını kullanamadıklarından, inşaat izni alamadıklarından ve buna rağmen kamulaştırma talebinin idare tarafından kabul edilmediğinden şikayetlerle başvurdukları tüm hukuki süreçler olumsuz sonuçlandı.
Kamulaştırma talepleri reddedildi, tam yargı davası sonuçsuz kaldı. Sonuçta kooperatife üye Abdullah Tantaş, Aylin Can, Figen Pınar Özçelik, Haldun Ercanoğlu, İlter Yücel, İsmail Özmeşe, Mehmet Hüsnü Ercanoğlu, Selahattin Akçay, Türkan Ercanoğlu ve Yusuf Kaya son çare Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
AİHM TAZMİNAT KARARLARI VERDİ
Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede şu değerlendirmelerde bulundu:
AİHM kıyı kenar çizgisi tespitiyle ilgili verdiği kararlarda, kıyı kenar çizgisi tespitinden önce özel mülk haline gelmiş taşınmazların değeri ile orantılı tazminat ödemeksizin tapunun iptali nedeniyle mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir.
Yargıtay da 2007 yılından itibaren verdiği kararlarda, kıyıda kaldığı gerekçesiyle tapuları iptal edilen taşınmaz maliklerine tazminat verilmesine hükmetmiştir.
Ancak bu olayda başvuruculara ait taşınmazlar 1977 yılında onaylanıp 1983 yılında kesinleşen kıyı kenar çizgsi içinde kalmasına rağmen bugüne kadar başvuruculara herhangi bir tazminat ödenmemiştir.
TAPU İPTAL EDİLMEDİ
Öte yandan arsa üzerinde kısıtlılığın devam ettiği bu süre zarfında başvurucuların mülkiyet hakkından dilediği gibi yararlanabilmeleri, mülkiyetini kullanabilmeleri veya ondan tasarruf edebilmeleri de mümkün olmamıştır.
Tapuları iptal edilmiş olsaydı tazminat davası açma imkanına sahip olacaklardır. Ancak idarenin pasif davranarak tapuların iptaline yönelik girişimde bulunmaması ve bu fiili duruma göre de başvurucuların mülkiyet haklarını kullanamamaları nedeniyle açtıkları tam yargı davaları reddedilmiştir.
Sonuç olarak kıyı kenar çizgisi tespit işleminin onaylanmasından itibaren 2018 yılındaki bireysel başvuru tarihi itibariyle 41 yıl geçmesine rağmen kıyı kenar çizgisi içinde kalan arsanın tapusu iptal edilmese dahi tapudaki şekli kaydın tazminat istemine engel teşkil etmemesi gerekirken, arsa üzerinde tasarrufta bulunulmasını imkansız derecede zorlaştıran durum dikkate alınmadan tazminat davası açılmasının tapunun iptali şatına bağlanması başvuruculara aşırı külfet yüklemektedir.
Bu durumda başvurucuların mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.
“MÜLKİYET HAKKI İHLAL EDİLDİ”
HÜKÜM
Yüksek Mahkeme yaptığı değerlendirme sonucunda şu hükmü kurdu:
- Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR olduğuna,
- Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
- Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İdare mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
- Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.