Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Fiziksel Oşinografi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Beşiktepe, Kanal İstanbul projesinin olası etkilerini anlattı. Beşiktepe, Kanal İstanbul yapılırsa Karadeniz, Marmara ve Akdeniz’in ekolojik dengesinin bozulacağını vurguladı. Beşiktepe, “Marmara Denizi İzmit Körfezi gibi olacak, kötü kokacak. Karadeniz’de balıkçılık bitecek, Karadeniz ekonomisi çökecek. İklim değişikliğine de çok önemli etkileri olacak” dedi.
ÇED RAPORU BÜROKRATİK EVRAK DÜZEYİNDE
Kanal İstanbul’un ÇED Raporu’nu nasıl buldunuz?
ÇED raporları felsefe ve teorik olarak baktığınızda çok güzel. Adı üstünde; projenin çevreye etkileri ve riskleri değerlendirilecek. Ama bu rapor yetersiz. Hazırlayanları üzmek istemem ama Kanal İstanbul’un ÇED Raporu eksiklik ve belirsizliklerle dolu. En önemlisi, karasal bakış açısıyla hazırlanmış, denizle ilgili kapsamlı bir çalışma yapılmamış. Karar vericinin önüne riskler konulmamış. ÇED raporu bu haliyle bürokratik evrak düzeyinde.
“Mavi Büyüme” felsefesi ve BM ilkelerinden söz etmiştiniz. Bunların anlamı ve hedefini anlatır mısınız?
Mavi Büyüme projesinin amacı, denizdeki faydaları en üst düzeye çıkarıp, olumsuzlukları en aza indirmek demek. Bunu uygulamak için bakanlıklar ve üniversitelerin de çalışmaları var. Kanal İstanbul projesi yapılırsa bu çalışmaların bir anlamı da kalmayacak. Boşa düşecek. Ayrıca, Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma ilkelerini de göz önüne almak lazım. BM diyor ki; “Denize çöp atmayacaksın. Maksimum seviyede koruyacaksın. Doğal düzeni hiçbir şekilde değiştirmeyeceksin.” Şimdi, burada, uzaydan görülebilecek bir değişim yapılmak isteniyor. Denize ve dolayısıyla yaşama olan etkileri göz ardı ediliyor.
OKSİJENİMİZİN BÜYÜK KISMINI DENİZLER ÜRETİYOR
İnsan için denizin en büyük önemi nedir?
Dünyada hiçbir yerde kara olmasa, sadece su olsa, biz yine var olabiliriz. Ama her yer kara olursa yaşayamayız.
Soluduğumuz oksijenin büyük bölümünü denizler, okyanuslar üretiyormuş.
Evet. Plankton dediğimiz canlılar nitrat, gübre, fosfat, silikat ve daha başka inorganik maddeleri alıyor, fotosentez yaparak organik maddeye çeviriyor. Fotosentez yaparken de atmosferdeki karbondioksiti kullanıyor. Ondan sonra bu aşağıya doğru çöküyor. Karbonu denizin dibinde depolarken, fotosentez ile de oksijen üretiyor. Karadan daha fazla oksijen denizde üretiliyor. Siz denizdeki bu sistemi çökerttiğinizde atmosferdeki oksijen oranı düşmeye başlar. Ve karbondioksit bir anda artar.
Küresel ısınmayı tartışan bilim dünyasının gündeminde plankton da yer alıyor.
“Plankton patlamalarını arttıralım. Bunları suni yapalım, karbondioksiti çeksin, oksijen üretsin ve böylece biz dünyayı kurtaralım” diye bir görüş var.
DENİZLERİN EKOLOJİK DENGESİ BOZULACAK
Kanal İstanbul, Karadeniz, Marmara ve Akdeniz arasındaki dengeyi etkiler mi?
Mutlaka etkileyecektir. Marmara Denizi’ni Karadeniz ile Akdeniz arasında bir tampon bölge olarak nitelendiriyoruz. Beraber işleyen, bütünleşik bir sistem. Karadeniz ve Akdeniz suları buralarda değişime uğruyor. Bu denizler şu anda ekolojik denge mekanizmaları içerisinde çalışıyor. Siz buradaki mevcut Boğaz’a eşdeğer büyüklükte bir boğaz açmak istiyorsunuz. Bu kanalı açtığınızda Marmara Denizi’ne, Karadeniz’e ve Akdeniz’e bir etkisinin olacağı aşikar. Bu değişim ne kadar büyüklükte olacak? Nelere yol açacak? Bu bir belirsizlik. Büyük risk var.
KANAL İSTANBUL KİRLİLİK TAŞIYACAK
Kanal İstanbul’un akıntısı temiz mi olacak?
Olmaz! Kanaldan akacak su bizim kontrolümüzde olmayacak. Burayı herkes kirletiyor. Kanala gelecek su Tuna Nehri’nden çıkıyor. Oradaki dinamik çok önemli. Kirli olan Tuna suyu İstanbul Boğazı’na seyreltilmiş olarak giriyor. Çünkü İstanbul Boğazı’nın coğrafik yapısı bu suyu kontrol ediyor. Kanalı açtığınızda o kirli su kontrolsüz olarak direkt buraya girecek. Ayrıca, gelen suyun tabana ve yanlara sürtünmesi de söz konusu.
MARMARA DENİZİ ÖLECEK
Marmara Denizi nasıl etkilenecek?
Hassas ekolojik dengeye göre, İstanbul Boğazı’nın altından Karadeniz’e oksijenli su akıntısı gidiyor. Boğaz’ın üstünden Marmara Denizi’ne ise Karadeniz’in oksijenli suyu geçiyor. Karadeniz’in yüzeyinde oksijen çok, altında ise hidrojen var, yani dibinde yaşam yok. Şimdi siz, Kanal İstanbul ile Yeşilırmak, Kızılırmak, Sakarya nehrinin toplamı büyüklüğündeki bir suyu Marmara Denizi’ne vereceksiniz. Karadeniz’in altındaki hidrojenli suyu Marmara Denizi’nin altındaki oksijenli suya vereceksiniz. Bu ekstra yük ile Marmara Denizi’nin altındaki oksijen bitecek.
Bu durumda ne olacak?
Bütün Marmara Denizi İzmit Körfezi gibi olacak. Yani kirlenecek, kötü kokacak. Kıyı yaşamı bitecek.
KARADENİZ EKONOMİSİ ÇÖKECEK
Balıkçılık da sona erecek mi?
Kaçınılmaz olarak. Sadece Marmara değil, Karadeniz kıyıları da ölecek.
Bunun sosyo-ekonomik maliyeti ne olur?
Hamsi kalmayacak. Karadeniz’de balıkçılık sona erecek. Balıkçılık bittiği zaman Karadeniz’de ne otel çalışır, ne tersane çalışır, ne bakkal çalışır, ne kamyon çalışır. Karadeniz ekonomisi çöker. Ve oradaki insanların bütün sosyal yaşamı gider. Kanal İstanbul’u yaparsanız Karadeniz’i de öldürürsünüz.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN FATURASINI HALK ÖDEYECEK
İklim değişikliği açısından etkileri ve sonuçları nelerdir?
Zaten Karadeniz ısınıyor, tuzluluğu artıyor. Akdeniz’de de aynı şekilde. Kanal İstanbul’un kürsel ısınmaya ilişkin de bir ekolojik etkisi olacak. İklim değişikliği hakkında çok daha kötü bir senaryo olacak. Bunun sonunda burada bir fatura ödenecek. Kim ödeyecek bu faturayı?
Halk ödeyecek. Ve bütün canlılar… Bir de asit yağmurları İstanbul’un gündemine geldi. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
İklim değişikliğinin insana etkilerinin nasıl büyük olabileceğine dair bir örnek vereyim: 70’li yıllarda asit yağmuru diye bir kavram vardı Almanya’da. Aşırı sanayileşti Almanya, filtre takan yok, sanayi bütün zehirini atmosfere verdi. Sanki hiçbir şey olmayacakmış gibi. O, asit yağmuruyla geri döndü. Almanya’nın güneybatısındaki ormanları bitirdi. Öldü ormanlar. “Ne yapacağız” dediler, bir baktılar, toprağın asiditesi korkunç yükselmiş. PH’ı 4’e düşmüş, oysa 7‘lerde olması lazım. Almanya bunu engellemek için, o bölgeye helikopterle her yıl 45 milyon Euro’luk kireçtaşı tozu atıyor. Bunu 30 yıldır yapıyor. Şu ana kadar 1,5 milyar Euro’luk tebeşir tozu attılar oraya. Buna bir o kadar da ağaç dikimi, rehabilitasyon masrafı ekleniyor. Bu 3 milyar Euro’luk maliyeti Alman halkı ödüyor. Kanal İstanbul projesinde bu tür etkilerin de göz önüne alınması lazım.
Sözcü