Şebinkarahisar ilçesi Yedikardeş köyü sınırlarında firmaya ait madencilik şirketinin ikinci atık barajındaki iç set, 18 Kasım’da yıkıldı. İşletmede kullanılan ve zehirli olduğu öne sürülen atıklar, Darabul Deresi ile taşınarak Kılıçkaya Barajı’na ulaştı. Giresun Valiliği’nce faaliyetleri süresiz durdurulan, sorumluları hakkında adli ve idari işlem başlatılan tesiste Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri tarafından inceleme yapıldı, numuneler alındı.
‘TESİSİN YERİ DOĞRU DEĞİL’
Olayın ardından maden atık sahasında inceleme yapan Jeoloji Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi’nce rapor hazırlandı. Tesise ait 2 No’lu atık barajının gövdesinin bir kısmının yıkılarak, binlerce ton zehirli ağır minerallerin önce 1 No’lu baraja sonra da Darabul Deresi’ne döküldüğünün belirtildiği raporda; atıkların dere sularıyla sürüklenerek 5 kilometre uzaklıktaki Kılıçkaya Barajı’na ulaştığı ve 4 bin 500 tondan fazla kimyasal atığın çevreye yayıldıktan sonra temizlendiği kaydedildi. Raporda, tesisin yapıldığı yerin doğru seçilmediği, kara yolu ve su kaynaklarına yakın olduğu, Türkiye’nin deprem kuşağında olması nedeniyle ortak ölçekli depremlerde dahi bu tür tesislerin büyük felaketlere zemin oluşturabileceği görüşüne de yer verildi.
‘ÇEVRESEL SORUN OLUŞTU’
Jeoloji Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Başkanı Semih Hamzaçebi, madencilik şirketine ait 3 atık barajından ikincisinde yenileme çalışmaları sırasında çökme yaşandığını belirterek, “Madencilik şirketinin kurşun-çinko işletmesine ait Şebinkarahisar-Suşehri yolu üzerindeki tesisinin 3 tane atık barajından ikincisinde yapılan yenileme çalışması sırasında istinat duvarının çökmesiyle birinci atık barajına akan malzeme taşarak, Darabul Deresi’ne ve Kılıçkaya barajına ulaştı. Tesis görevlileri, malzemenin akışını durdurmak için setler oluşturup, ilk etapta malzemenin baraja gitmesini engellemeye çalışmış, sonrasında da dere içerisindeki malzeme kamyonlarla beraber atık sahasına taşınmaya çalışılmıştır. Neticede kurşun-çinko flatasyon tesisindeki malzeme ağır metal içerikli bir malzeme. Bunun dereye toprağa ve baraja akması çevresel bir sorun oluşturmuştur” dedi.
‘ÇED RAPORU YETERSİZ’
Maden sahasının yerinin yanlış seçildiğini söyleyen Hamzaçebi, “Tesis eski olduğu için o dönemde hazırlanan ÇED raporundaki eksiklikler veya günümüzde mevzuattaki değişiklikler, ÇED raporunun yetersiz olduğunu göstermektedir. Duvarın çökmesi, tesisin atık barajı yapılırken uygulanan mühendislik tekniklerinin yetersiz olmasından kaynaklanıyor. Bir de kara yolu üzerinde, dere kenarında olması ve alt kesimdeki baraja yakın olması çevresel sorunları beraberinde getirecektir. Sahaya yakın Kılıçkaya Barajı ile balık çiftlikleri var. Yine bir dere ve tarım alanları var, vatandaşlar burada tarım yapıyor” diye konuştu.
‘BİRİNCİ BARAJ PATLASA YOL HAFTALARCA KAPANIRDI’
Şube Başkanı Hamzaçebi ayrıca tesisin kara yolu ve su kaynaklarına yakın olmasının büyük felaketlerin yaşanmasına zemin hazırlayabileceğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“Bu tür tesislerin çevreye en az zararla imkan verecek yapılması gerekmektedir. Bu tesis ise kara yolu üzerinde. Eğer birinci atık barajı patlasaydı; yol belki de haftalarca trafiğe kapanırdı. Birinci atık barajının duvarını inceledik, bir sıkıntı gözükmüyordu. Bu tür tesislerde depolanan malzeme belli kimyasallarla işlenen atıklar olduğu için zemine vereceği zararlar hesap edilmiyor. Balık ölümleri olabilir. Ağır metal içerdiği için insan sağlığına zararlıdır. Bunların direkt doğaya verilmesi sakıncalıdır. O yüzden atık barajlarında, membranlı alanlarda çevreye sızıntı olmayacak şekilde depolanıyorlar. Hem denetim hem de ilk yapım aşamasında daha düzgün tesislerin yapılması, sürekli kontrol altında tutulması, buradaki gibi eski tesislerin de tekrar gözden geçirilmesi, gerekli iyileştirilmelerin yapılması, ömrünü tamamlamış bu tür alanların ve bu işletmenin tamamen kaldırılması ya da gerekli tedbirlerin alınarak yenilenmesi gerekiyor.”