6 Aralık Hindistan-Ayodya’da tarihi Babür Camisinin, caminin önemli tanrılarından Ram’ın doğum yeri olduğunu savunan, Hindu fanatiklerce yıkılmasının 31. yıldönümüydü.
1529’da dönemin Hindistan İmparatoru Babür’ün komutanı Mir Baki tarafından yapılmış olan cami 6 Aralık 1992’de, etrafında toplanan, çoğu şu an iktidardaki BJP yanlısı gönüllüler ve fanatik Hindu din adamlarından oluşan 150 bin kişilik kalabalık tarafından kazma, kürek balta ile 5 saat içerisinde yerle yeksan edilmişti. Hindistanlı ve yabancı analizler BJP’nin bu sorunu bir siyasi sıçrama tahtası olarak kullandığını ve hadise sonrasında iktidara tırmandığını savunuyorlar.
BJP şimdi aynı konuyu, yaklaşan seçimler öncesi iktidarda tutunma enstrümanı olarak kullanmaya hazırlanıyor. Bugün Hindistan başbakanı Nerandra Modi, 8000 seçkin davetli huzurunda, işte o yıkılan cami üzerine yapılan Ram Mandir tapınağının açılışını yapacak ve Hindu Tanrısı Ram “evine kavuşmuş” olacak.
Bu konuyu detaylandırmadan önce Babür Camisi ile ilgili bir arkaplan bilgisi vermek faydalı olur.
1529 yapılan cami ile ilgili tartışmaların 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz. Mesela 1838 yılında İngiliz araştırmacı Montgomery Martin camideki sütunların bir Hindu tapınağından alındığını yazıyor, ancak, R. S. Sharma gibi tarihçilerin bir kısmı bunu reddediyor ve bu tür tapınak yıkımı iddialarının ancak 18. yüzyıldan sonra ortaya çıktığını belirtiyor. Bu tespit önemli. Çünkü bir taraftan Hinduların Babür Camisinin Bebek Tanrı Ram tapınağı üzerine yapıldığı iddialarını boşa çıkarırken, “böl ve yönet” politikasının en önemli uygulayıcılarından İngilizlerin bu işte parmağı olabileceği şüpheleri oluşuyor.
Zira, İngilizler Hint Alt Kıtası hakimiyetleri süresince kendilerinden önceki bölgenin hakimleri Müslümanları rakip gördükleri için yönetimden büyük oranda dışlama yoluna gidecekler ve Hinduların önünü açacaklardır.
Bu yüzden Hindu iddialarının İngiliz Hindistan yönetimi döneminde ortaya çıkması ilginçtir. Müslümanların bu tür Hindu iddialarını reddettiklerini burada zikretmemiz gerekiyor.
1855’de Hindu-Müslüman çatışmaları sonrasında cami arazisi ikiye bölünmüş ve böylece Hindular Cami müştemilatına yol bulmuş, kendileri için belirlenen alanda ibadet etmeye başlamışlardır. İlerleyen yıllarda kendilerinin ibadet yapması için belirlenen alanda Hinduların bir tapınak inşa erme çabaları da olmuştur. Aynı zamanda cami ve müştemilatı üzerine taraflar arasında yasal bir savaş da başlamıştır.
Mart 1934’de Hindu ve Müslümanlar arasında meydan gelen çatışmalar Babür Camisi’ne de sıçramış, camiyi ilk yıkma denemesi o zaman gerçekleşmiştir. Hindu fanatikler caminin çevre duvarları ve kubbelerden bir tanesine zarar vermişlerdir.
Birleşik Krallık’ın Alt Kıta’dan çekilmesi sonrasında durumlar tamamen değişecektir. Hinduların çoğunlukta olduğu bağımsız Hindistan’da Hindu fanatiklerin elleri güçlenecektir.
Aralık 1949’da bir grup Hindu’nun camiye girip oraya Rama’nın putlarını yerleştirmeleri caminin kaderi ile ilgili dönüm noktası oluşturmuştur. Hindular camideki tanrılarını görmeye çağırılmış binlerce Hindu’nun camiye akın etmesi üzerine hükümet camiyi tartışmalı alan ilan edip kapılarını kapatmıştır. Hindistan Başbakanı Cevahir Lal Nehru’nun putların camiden çıkarılması talimatı eyalet yönetimi tarafından yerine getirilmemiştir.
Babür Camisi’nin yıkımına giden süreç 1990 yılında, mevcut iktidar partisi Hindistan Halk Partisi’nin (Bharatiya Janata Party) o dönem başkanı Lal Krishna Advani’nin Eylül 1990’da başlattığı kampanya ve uzun yürüyüş ile başlar.
Ram Rath Yatra adı verilen bu uzun yürüyüş bir aydan fazla sürecek 10 bin kilometre kat edilecek ve Hindistan’ın güneyinden başlayıp kuzeyde caminin bulunduğu Ayodya’da bitecektir.
Amaç, Babür Camisi yerine bir Hindu tapınağı inşa etmektir. Bu amaç zaten, Hindular caminin bir tapınak üzerine yapıldığını iddia ettikleri için, içerisinde caminin yıkılmasını içermektedir. Zaten yürüyüş sonunda cami Hindu kalabalıklar tarafında kısmen tahrip edilmiştir. Bu yürüyüşle Hinduların bu konuda bilinçlenmesi ve misyon başarı ile tamamlanırsa BJP’nin bunun siyasi meyvelerini devşirmesi mümkün olacaktır.
6 Aralık 1992’de Hindistan Halk Partisi, Dünya Hindu Konseyi ve Ulusal Gönüllüler Organizasyonu liderlerinin 150 bin kadar taraftarları ile birlikte cami etrafında toplanıp ayin yaptıkları bir esnada kalabalığın hücum edip camiyi tahrip etmeye başlaması ile birlikte, Hindistan Müslümanlarının ifade ettiği gibi, 500 yıldır zamana meydan okuyan Babür Camisi 5 saat içerisinde “şehit” edildi. Akabinde tüm Hindistan’da çıkan Müslüman – Hindu çatışmalarında iki taraftan binlerce insan hayatını kaybetti.
Daha sonra yargıya taşınan süreçte, yargı caminin yerini Hindulara verip Müslümanlara yeni cami yapmaları için yeni bir yer gösterdi.
Dahası caminin yıkılmasını kışkırtanlar için uzun yıllar süren mahkemelerden beraat kararı çıkması Hindistan Müslümanlarının güvenlerini daha da sarstı.
Her ne kadar, Hindistan ibadet yerlerinin korunması amaçlı, 1991 yılında “İbadet Yerleri” yasası çıkarsa da bunun Babür Camisi’ne faydası olmadığı gibi, yargı süreci devam eden Gyanvapi Camisi ile bu yasa da delinmiş oldu. Babür Camisi ile başlayan, Gyanvapi Camisi ile süren, binlerle ifade edilen İslam medeniyeti izlerinin silinmesine yönelik süreç burada da duracağa benzemiyor.
Caminin yıkılmasının önemli sonuçları oldu.
Babür camisinin yıkılması ile Müslümanlarla yönetim arasındaki güven de yıkıldı. Zaten Alt Kıtanın Hindistan ile Pakistan arasında bölünmesi süreci büyük bir travmaya sebep olmuştu, Babür Camisi ikinci bir travma yaşattı ve Hindistan’daki İslami eserlerle ilgili büyük endişe oluştu.
Babür Camisinin göz göre göre yıkılmasına bir tepki olarak Hindistanlı önde gelen Müslüman siyasetçilerinden ve Tüm Hindistan Müslüman Birliği Asamblesi Başkanı Asaduddin Owaisi’nin yazdığı twitter mesajı aslında Hindistanlı çoğu Müslümanın duygusunu yansıtıyor olmalı. “6 Aralık, Hindistan demokrasisi için sonsuza kadar Kara Gün olarak kalacak. Babür Camisi’ne saygısızlık ve onun yıkılması, adaletsizliğin sembolüdür.”
Caminin yıkılması, yerinin Hindulara verilmesi, yıkmayı planlayıp kışkırtanların cezasız kalması Hindistan Müslümanlarının gönlünde kanayan açık bir yara bıraktı.
Hindistan Halk Partisi ilerleyen süreçte Hindu milliyetçilerin oyları ile iktidara sıçradı. İktidarını halen hem federal bazda ve hem de birçok eyalette sürdürüyor.
Bugün (22 Ocak 2024) Hindistan Başbakan Nerandra Modi, Hindu fanatikler tarafından yıkılan Babür Camisi yerine yapılan görkemli Ram tapınağını 8000 ‘VIP’ konuk huzurunda açacak ve bir yerde Hinduların Müslümanlara zaferini ilan etmiş olacak. Hem vatandaşı ve hem de küresel bazda Müslümanları da bir kere daha rencide edecek.
İç ve dış gözlemcilere göre, Hindistan Halk Partisi (BJP) caminin yıkılması ve yerine tapınak yapılması ile bu sıçrama tahtasını, şimdi, Mart-Mayıs 2024’de yapılması beklenen ulusal seçimlerde bir kere daha kullanmak isteyecek.
Şu da var ki önde gelen dört dini kanaat önderi ve Kongre partisi, bunu bir dini sömürü atraksiyonu olarak niteledikleri, fanatik Hindu liderleri hazır bulunduğu için açılışa katılmayacaklar.
Hindistan’ın dinler arası nefreti körükleyerek nüfusunun resmi olarak %14’ünü oluşturan önemli bir kesimini dışlaması, marjinalleştirmesi, yüzyıllarca bölgeye hâkim olan medeniyetinin izlerini silmeye çalışması süper güç olma iddiasındaki Hindistan’ın asla işine gelmez, menfaatine de değildir. Kısa erimli siyasi menfaatler söz konusu olabilir ama orta ve uzun erimde ayak bağı olabilir ve hatta ciddi baş ağrılarına sebep olabilir.