Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, kamusal reformların sermaye, ham madde ve emek piyasalarında hem kabul görmesi hem de yankı bulması adına, sadece kamu kurum ve kuruluşlarının çabalarının yeterli olmayacağını, sivil toplum örgütlerinin de bu sürece destek vermesinin önem taşıdığını vurguladı.
Kaan, sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin sağlanmasında hukuk reformunun oldukça önemli bir rol oynayacağına işaret ederek, şunları kaydetti:
“Kovid-19 salgını sebebiyle ortaya çıkan kriz, milli sanayinin önemini bir kez daha gösterdi. Nitekim sadece hizmetler sektörüne dayanan ekonomiler bu süreçte çok daha ciddi hasarlar almaktadır. Türkiye ise bu dönemde mevcut sanayi kapasitesiyle diğer ülkelerden olumlu ayrışmaktadır. Bu fırsatın birçok sektörümüz ve her kapasitedeki üretim gücünü kapsayacak şekilde, oldukça geniş bir çerçevede olanak tanıyacağına inanıyoruz. Kriz sonrası dönemde ortaya çıkacak muhtemel fırsat ortamının, ilk bakışta tıbbi malzeme ve hizmetler, gıda üretimi ve perakende, bilgi ve iletişim teknolojileri ve e-ticaret sektörleri için büyük avantaj sağlama potansiyeli taşıdığını söyleyebiliriz. Elbette bu sektörler arasında gıda sektörü de ön plana çıkmaktadır. Gıda ürünlerine yönelik yaşanabilecek küresel tedarik sorununa ilişkin, dünya genelindeki tüketim algısında olumlu bir imajı olan ülkemizin ciddi anlamda avantajlı bir konuma sahip olacağını ifade edebiliriz.”
Salgının sadece mal, hizmet ve insan hareketliliğini değil, aynı zamanda sermaye hareketliliğini de olumsuz etkilediğini ifade eden Kaan, 2020’de küresel yabancı sermaye yatırımlarının önceki yıla göre yüzde 33 azalarak 1,5 trilyon dolardan 1,03 trilyon dolara gerilediğini bildirdi.
“Doğrudan yabancı sermaye yatırımları yeniden artışa geçecek”
Abdurrahman Kaan, 2021 yılında sermaye hareketlerinin eski düzeyini yakalamasının zor olduğunu vurgulayarak, sermaye hareketlerinin bu yıl durgun bir görünüm arz edeceği tahmininde bulundu.
Türkiye’ye gelecek yabancı yatırımlardaki toparlanmanın 2022 itibarıyla hız kazanacağına işaret eden Kaan, ülkenin doğrudan yabancı sermaye yatırımları konusunda önemli avantajlara sahip olduğunu söyledi.
Kaan, “Coğrafi konumu sayesinde oldukça geniş bir coğrafya için lojistik üs görevi görmesi, güçlü imalat sanayi altyapısı ile katma değerli ürünlere odaklanabilme imkanıyla Türkiye’nin, söz konusu reformların da hızlandırıcı etkisiyle önümüzdeki dönemde ciddi bir sıçrama yapacağına inanıyoruz.” dedi.
Geçen yıl yabancı yatırımcıların gerçekleştirdiği şirket birleşme ve satın almaları hacminin 2019’a göre yüzde 35 artarak 4,6 milyar dolara yükseldiğini aktaran Kaan, fiyat istikrarı ve ekonomik güven ortamının yeniden sağlanmasıyla doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yeniden artışa geçeceğini söyledi.
“Reform hazırlıkları, yatırımcının güvenini tazeleyecek”
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç de hukuk ve ekonomi alanında hazırlanan reformların, “uluslararası yatırımların aradığı güçlü altyapı ve ekonomik gelişmenin üzerinde yükseldiği temel harç” anlamı taşıdığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın duyurduğu hukuk ve ekonomi alanındaki kapsamlı reform hazırlıklarının, yatırımcının güvenini tazeleyeceğini belirten Avdagiç, “Türkiye, tedarik üssü olma avantajını hukuk ve ekonomideki reform çalışmalarıyla birlikte yabancı yatırımcıya çok daha güçlü şekilde sunacak.” dedi.
Türkiye’nin 20 yılda elde ettiği kazanımları hukuk, demokrasi ve ekonomi üçgeninde reform yapma kararlılığına borçlu olduğunu vurgulayan Avdagiç, “Bu sayede Türkiye, Dünya Bankası verilerine göre satın alma gücü paritesinde dünyadaki en büyük 13. ekonomi oldu. Ülkemiz, yine Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 2018’de 60. sırada iken, 2020’de 33. sıraya çıkarak önemli bir sıçrama gerçekleştirdi.” diye konuştu.
“Türkiye, en çok tercih edilen tedarik merkezi olarak öne çıkıyor”
Türkiye’nin, hem AB ülkelerine yakın konumu hem de güçlü üretim kapasitesiyle en çok tercih edilen tedarik merkezi olarak öne çıktığını aktaran Avdagiç, şu değerlendirmelerde bulundu:
“2021’de sanayi sektörlerindeki ivmelenmenin devam edeceğini öngörüyoruz. Dış ticarette öne çıkan hazır giyim, mobilya, otomotiv, kimyevi maddeler gibi sektörler için yine başarılı bir yıl olacağına inanıyoruz. İç talep tarafında izolasyon süreciyle değişen tüketici tercihlerine bağlı olarak hızlanan gıda, mobilya, elektrik-elektronik gibi sektörlerde 2021 yılında talebin yoğun şekilde devam etmesi muhtemel. 400 milyar liraya çıkması öngörülen hacim doğrultusunda elektronik ticarete ağırlık veren hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için önemli bir fırsat kapısı açık.”
“Ülkemizin, yeni yatırımlar ve ortaklıkları içeren bir fırsat dalgası yaşayabilme potansiyeli çok açık”
Şekib Avdagiç, dünya ekonomisinde küresel değer zincirlerinin gittikçe değiştiğini, küresel salgının da bu değişiklikleri kökünden etkilediğini ifade etti.
Dünyanın en büyük ihracatçısı olan Çin’de başlayan salgın ile tedarik zincirlerinde yaşanan aksamaların diğer ülkeleri yeni tedarik ağları aramaya yönelttiğini belirten Avdagiç, şunları kaydetti:
“Türkiye, alternatif arayışları çerçevesinde potansiyel olarak daha avantajlı konuma geçebilecek ülkelerin başında geliyor. Ülkemizin, jeopolitik avantajı ile birlikte yeni yatırımlar ve ticari ortaklıkları içeren bir fırsat dalgası yaşayabilme potansiyeli çok açık. Avrupa’nın en hızlı büyüyen havalimanı olan İstanbul Havalimanı ile bugün 120’den fazla ülkeye uçulabiliyor. 3 saat içinde farklı kıtalardan 146 destinasyona ulaşmak mümkün. Bu yatırımcılar açısından büyük bir avantaj. Coğrafi konum, nitelikli nüfus ve üretim gücü ülkemizin güçlü yapısının temellerini oluşturuyor.”
“Birçok Avrupa menşeli ürünün üretilmesinde lokomotif olacağımız kanaati içerisindeyiz”
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise yatırımcıların aradığı en önemli kaidelerden birinin “güvenli liman” olduğuna dikkati çekerek, “Bu güvenin içine istikrar, potansiyel, sürdürülebilirlik, adalet, hukuk ve şeffaflığı koyabiliriz. Yatırım ortamının bu şekilde güçlendirilmesi o alanı da güvenli kılar. Ülkemiz, potansiyel olarak çok güçlü olmakla birlikte bu alandaki reformlar ile bu potansiyeli arzulayan yatırımcıların da ilgisini ziyadesi ile çekecek.” dedi.
Avrupa’nın kendi içine kapandığını ve nüfus olarak yaşlandığını ifade eden Aydın, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Günümüzde birçok ülke, sanayileşmesini gerçekleştirmek üzere. Bu çıtayı yükseltebilmek daha katılımlı projeleri gerek kılıyor. Türkiye, yüksek teknolojik ürünler üzerine rüşdünü ispatlamaya başladı. AB ülkelerinin buna kayıtsız kalacaklarını zannetmiyoruz. Çok yakın tarihlerde ortak projeler yürütmek üzere bizlerle masaya oturacaklar.
Keza genç nüfusumuz ile enerjimiz büyük. Bu bağlamda birçok Avrupa menşeli ürünün de üretilmesinde lokomotif olacağımız kanaati içerisindeyiz. AB’nin, pandemide yaşadığı sıkıntıyı bir daha yaşamamak adına yanı başındaki Türkiye’ye kayıtsız kalmayacağı büyük olasılık. Zaten yakın tarihte kapıların tekrar açılması ile birlikte bu iş birliklerini içeren çokça anlaşmayı hep birlikte göreceğiz.”
Kasım 2020’den bugüne Türkiye’ye 16 milyar dolardan fazla sıcak para girdiğini tahmin ettiklerini aktaran Aydın, “Bu ivme artarak devam edecektir. Yeni reformların güven ortamını artırması, pandeminin etkisini azaltması, turizmin canlanması ve ülkemizin yeni süreçte aranan ülke konumuna erişmesi bu oranı yukarılara taşıyacaktır.” dedi.