Burdur’un Ağlasun ilçesine bağlı Sagalassos Antik Kenti’nde öyle bir miras var ki, günümüze kadar en iyi şekilde korunarak gelen tek örnek. O dönemin seramikte usta üretici konumunda olan Sagalososluların antik kenti; 1900’lü yıllarda keşfedilmiş. Büyük depremler görüp şehir yıkılıp yeniden inşa edilince çeşmenin ayakta kalan ender yapı olduğu fark edilerek şehri yeniden ayağa kaldırma çalışmaları başlamış.
Sagalassos, antik dönemde ‘Pisidia’ olarak bilinen bölgede kurulmuş. Dağlık bir bölgenin hemen yanındaki araziye konuşlanmış. Yerleşim izleri tam 12 bin yıl öncesini gösteriyor. Düşündükçe insanın tüyleri ürperiyor. Şu an bastığım topraklarda 12 bin yıl öncesinde birilerinin yaşamış olması ne heyecan verici.
Şehrin dağların yamaçlarına kurulması, su pınarlarının çok olması, bölgenin bol yağış alması, karların eriyip zaman içinde bu seramiklerin arasından sızması Antoninler Çeşmesi’nin oluşmasına vesile olmuş. Suya dayanıklı seramikle çeşmenin etrafını çeviren antik kentliler çeşmenin yüzyıllar boyu zarar görmeden günümüze gelmesini sağlamış. 3 binden fazla taşın bir araya gelmesiyle 400 blok oluşturmuşlar. O zamanın teknolojisiyle 1700 rakımda olan bu kente bu devasa çeşmeyi kurmak hayli zor olmuş olmalı.
Çeşmenin en ilginç özelliği, antik dönemden beri hâlâ aktif olarak çalışan dünyadaki üç örnekten biri olması. Biri Yunanistan’da diğer ikisi Sagalassos’ta… Biri Antoninler Çeşmesi, diğeri yine Sagalassos içindeki Helenistik dönem çeşmesi, kentin alt agorasında yer alıyor. Ne şanslıyız ki ikisi de bizim ülkemizde. Aynı yerde aynı antik şehir içinde… Gitmişken ikisini de görebiliyorsunuz. Suyunu da içebiliyorsunuz. Tadı oldukça tatlı. Sıcak yaz aylarında gittiyseniz serinlemek için cennetten gelen bir şifalı su gibi geliyor serinliği.
Efsaneye göre bu antik çeşmeden su içen aşık oluyor. Mitolojide aşkı, güzelliği ve şarabı çağrıştıran Dionysos heykelinin çeşmenin başında olması bu şekilde bir algı oluşturmuş. Günümüze de aşk çeşmesi olarak gelmiş. Roma’daki ‘Aşk Çeşmesi’nden daha eski ve daha ihtişamlı olması ikinci ‘Aşk Çeşmesi olabilir mi?’ sorularını akıllara getiriyor. Alternatif turizm pazarları yaratmak ve ülkemize daha fazla turist çekebilmek için denenmeli diye düşünüyorum.
Tarih olarak bakıldığında daha eski oluşu aslında ilk aşk çeşmesinin Türkiye’de olduğunu tescilliyor. Üstelik milyonlarca yıldır aktif akan bir çeşmeden bahsediyoruz. Buradan yola çıkıp elimizdeki bu yegane kültür mirasını dünyaya tanıtmak için çok güzel fırsatımız var aslında.
Ayrıca 2009 yılında UNESCO Geçici Dünya Mirasları Listesi’ne girmiş. Burayı anlayarak gezmek için öncesinde Burdur Arkeoloji müzesini gezmenizi öneririm. Sagalassos’un bir diğer özelliği yine başka bir ülkeyle özdeşiyor, Machu Picchu… İnkaların antik şehriyle bizim antik kentimiz. Onların 400 yıllık Machu Pichu’su varsa bizim de izleri 12 bin yıl öncesine dayanan Sagalasos’umuz var. Bazılarının ilgisi daha çok sit alanlarını yağmalayıp buraları imara açıp satışa çıkarmak olsa da biz tarihimize, kültür miraslarımıza sahip çıkan birer kültür elçisi olacağız ve bu turistik cazibelerimizi gelecek nesillere aktaracağız.
Arkeolojik açıdan büyük bir potansiyele sahip Sagalassos ve Antoninler Çeşmesi.
Buralar hala bakirken gelip görülmeli.
Giriş ücreti 2021 yılı için 14, müze kart alırsanız 60 lira ve yıl boyu da kullanabilme avantajınız var.
Belki bir lavanta tarlası dönüşünde,
Belki de Salda gölü kamp dönüşünde,
Ne şekilde olursa olsun bir şekilde rotanızı çevirin Sagalassos’a ve Antoninler Çeşmesi’ne…