Kyoto, geleneksel değerler ile modernitenin harmanlanarak yaşam sürdüğü Japonya’nın en büyük şehridir. İmparatorluk döneminde bin yıldan fazla bir süre Japonya’nın başkentliğini yapmış olan Kyoto, “başkenletin başkenti” olarak nitelendiriliyor. Bu tarihi başkent, teknoloji devi olmuş Tokyo’nun yanında daha geleneksel kaldığı için Japon kültürünün kalbi de diyebiliriz.
Üst üste “Dünyanın en iyi şehri” seçilen Kyoto, tapınakları, sokakları ve parklarıyla Japonya’nın bir dönem filmi içerisine girmiş hissine kapılacaksınız. Bütün şehrin UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olduğu Kyoto’da nereleri gezmeli, ne yemeli sorularının cevaplarını yazımızda bulabilirsiniz.
Fushimi Inari Taisha (Tapınağı)
Budizm ve Şintoizm dinin yaygın olduğu Japonya’da pek çok Şinto tapınağından biri olan Fushimi Inari Taisha, belki de dünyanın en çok fotoğraflanan ve bilinen tapınağıdır. Inari dağı eteklerine kurulmuş Fushimi Inari Tapınağı’nın tarihi hakkında çok bilgi bulunmamaktadır.
Şinto dinine inananların, dilek dilemek için ziyaret ettikleri tapınakta “Torii” denilen yol boyunca uzanan turuncu kapılar, en çok dikkat çeken yapılar olarak karşımıza çıkıyor. Toriilerin her biri, dilekleri kabul olanlar tarafından tapınağa bağışlanmış dolayısıyla kapıların üzerinde bağışçıların isimlerini görebilirsiniz. Hollywood filmlerinde de kullanılan Fushimi Inari Tapınağı, sosyal medyada görselleri çok fazla paylaşılan ve talep edilen rotalar arasında yer alıyor. Tapınağın genel tarihi bilinmese de içerisinde bulunan ana bina, 1499 yılında inşa edilmiş en yeni yapıdır.
Nijo Kalesi
Tokugawa Şogunluğu döneminde 1603 yılında yönetim sarayı olarak inşa edilen Nijo Kalesi, bahçeler, saraylar, hendekler ve kulelerden meydana gelen devasa bir kompleks. Kompleks içerisindeki pek çok yapı, geçmişte yanmış ya da hasar görmüş olsa da günümüzde hala görkemini koruyor.
Japon estetik anlayışının en güzel örneklerini göreceğiniz sarayda yoğun olarak ahşaptan yapılar, beyaz kolej, büyük salonlar, siyah bir tapınak ve Japon bahçe sanatının özgün örneklerinden biri sizleri bekliyor olacak.
Nijo Kalesi’nde aynı zamanda Japonya’nın geleneksel sanatlarını yansıtan dekorasyon ve eserleri de görebilirsiniz.
Higashiyama Bölgesi
Kyoto’nun Higashiyama bölgesi, geleneksek Japon kültürünün hala yaşandığı adeta bir film platosu. Geleneksel evler, görkemli tapınaklar ve parkların bulunduğu Higashiyama’da sokaklarda gezerken kimono giymiş hem yerli halk hem de turistlerin oluşturduğu büyülü atmosferden çok etkileneceksiniz. Dilerseniz siz de kimono kiralayarak 1 günlüğüne kendinizi Japonya’nın yerlisi gibi şımartabilirsiniz.
Japonya’nın en aşina olduğunuz tapınaklarından biri Kiyomizudera Tapınağı da Higashiyama Bölgesinde bulunuyor. Kyoto’da mutlaka uğramanız gereken bir yer olan Kiyomizudera, Otowa Dağı yamaçları boyunca uzanan sakuraların arasında 4 mevsim renk şöleni sunuyor. Yüzyıllar önce tapınağın yapılmasına neden olan şelale, bugün hala akmakta ve tapınağı ziyarete gelenler, sağlıklı, uzun ömür verdiğine inandıkları bu sudan içiyor.
Higashiyama’da Chionin, Shorenin, Ginkakuji Tapınakları ile Filozof yolu ve Yasaka Anıtı, ziyaret ederseniz pişman olmayacağınız özel alanlar.
Altın Köşk Tapınağı (Kinkakuji)
Altın Köşk Tapınağı, adından da anlayacağınız üzere hem köşk hem de bir tapınaktır. 14. yüzyılda Komutan Ashikaga Yoshimitsu’nun emekliliğinde dinleneceği köşk olarak inşa edilmiş fakat sonraları oğlu tarafından tapınağa dönüştürülmesi uygun görülmüştür. Üç katlı tapınağın altın kaplamalarla bezenmiş iki katı, yemyeşil doğanın içerisinde güneş gibi parlamaktadır.
Ashikaga ailesinin, imparatorluğu elinde bulundurduğu son dönem olan Muromachi’nin tasarımlarıyla dizayn edilen geniş tapınak bahçesi, yeşillikleriyle huzur verici bir ortam sağlıyor.
Arashiyama Bambu Ormanı
Dünyanın en ilginç ormanlarından biri Arashiyama Ormanı, göğe yükselen incecik bambu ağaçlarıyla eşsiz bir görüntü oluşturuyor. Güneş ışıklarının süzülerek bambu ağaçlarının zirvesinden yansımalar halinde ulaştığı orman, sabah saatlerinde başka hiçbir yerde karşılaşamayacağınız manzaralarla sizi buluşturuyor.
Arashiyama Bambu Ormanı’nda sağ ve sol taraflardan bambu ağaçlarının çevrelediği 500 metrelik yürüyüş parkurunda uzun ve ince bir yoldan yürümek tüm stresinizden arınmanızı sağlayacak. Dünyanın harikaları arasında kendine yer bulan ormanda bambuların boyu, kimi zaman 30 metreyi aşabiliyor.
Sanjusangen do Tapınağı
Sıra dışı mimarisi nedeniyle 33 Niş Tapınağı olarak anılan Sanjusangen Do, Japon inancında yer alan merhamet tanrıçasına adanmıştır. 33 sütun, 33 farklı kişiliği temsil ediyor. 1164 yılında yapılan tapınak, geçmişte bir yangın geçirmiş fakat 1266 yılında yeniden eski görünümüne kavuşturulmuş.
Tanrıça Kannon’un 3 buçuk metrelik heykeli ve arkasında bulunan 28 göksel yardımcıların heykelleri, Sanjusangen do Tapınağı içerisindeki en önemli eserlerin başında geliyor.
Kyoto İmparatorluk Sarayı
Kyoto şehir merkezinde bulunan Kyoto İmparatorluk Sarayı, 794 yılında inşa edilmiş fakat Japonya’nın diğer ahşap tapınaklarıyla aynı kaderi yaşayarak birkaç kez yangında tahrip olmuştur. Çok defa yenilenmesine rağmen etkileyiciliğini hala koruyan saray, şehrin de en çok ziyaret edilen yapısı.
Kyoto İmparatorluk Sarayı, günümüzde turistik gezilere açık olduğu gibi önemli devlet törenleri ve seremonileri için de kullanılıyor. Siz de sarayın odalarını gezebilir, Japon saray dekorasyonun en güzel örneklerini görebilirsiniz.
KYOTO’YA NE ZAMAN GİDİLİR?
Japonya, yazları sıcak ve nemli kışları ise oldukça serin geçmektedir. Japon yazlarının en zorlayıcı yönü ise ise uzun süren muson yağmurlarıdır. Dolayısıyla haziran ve temmuz aylarında Kyoto’yu ziyaret etmek isterseniz yağmuru göze alarak seyahatinizi planlamanızı tavsiye ederiz. Hava şartları dışında yaz mevsimi, Japonya’nın en eski ve en büyük etkinliği Gion Matsuri Festivali‘nin düzenlendiği döneme geldiği için Kyoto sokaklarının en keyifli haline şahitlik etmenizi sağlayabilir.
Eğer Kyoto’yu sakura yağmuru altında gezmek isterseniz de Mart ve Nisan ayları arasında şehrin her köşesini kiraz çiçekleriyle bezenmiş halde bulabilirsiniz.
KYOTO’DA NE YENİR?
Japonya’nın geleneksel şehirlerinden biri olan Kyoto, bir zamanlar İmparatorluk Sarayı’nın mutfağıydı. Bu nedenle Japon mutfağının en leziz yemeklerini bulabilirsiniz Kyoto’da bulabilirsiniz. Yağ ve baharat bakımından oldukça aza yönelen Japon mutfağı, deniz ürünleri yönünden ise adeta bir vaha. Japonya’ya ilk seyahatinizi gerçekleştiriyorsanız suşiyi ana vatanı olan bu topraklarda yemenizi hatırlatmamıza gerek yoktur. Suşinin tadına baktıktan sonra daha farklı tatlar aramaya başladıysanız yılan balığını çokça tüketen Japonlara ayak uydurarak Kabayaki’yi denemenizi öneriyoruz. Kabayaki, yılan balığının sırt ve göbek kısmının ince filetolar halinde kesilip şişlere geçirilerek kızartılan ve soya sosuyla sunulan oldukça sağlıklı bir lezzet.
Et ve balık türünden uzaklaşıp vejetaryan yemeklere bakacak olursak Shojin Ryori tercih edebileceğiniz lezzetler arasında bulunuyor. Soya sütünün peynir kıvamı almasının ardından küp küp kesilmesiyle elde edilen ve Japon yemeklerinin ana malzemesi olan tofuyla hazırlanan Shojin Ryori, içeriğinde fasulye ve meyvelerin de bulunduğu bir çeşit sulu yemek. Shojin Ryorinin içine et, balık, soğan, pırasa ve sarımsak eklenmesi kesinlikle yasak.