Yaşanan afetin büyüklüğüne dikkat çeken Cemal Doğan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Yaşanan felaketin etki alanına baktığımızda dünya ölçeğinde bir felaket olduğu yadsınamaz bir gerçek. 10 büyük ilimizi kapsayan, 13,5 milyon insanımızı etkileyen ağır sonuçlar yaratan bir felaketle karşı karşıyayız. İkisi 7’den büyük binlerce depremler zinciri maalesef hasar ve kayıpların boyutunu ağırlaştırdı. Yapılan açıklamalarda Kahramanmaraş merkezli depreminin hissedilir şiddetinin 12 olduğunu ve Anadolu levhasının 4 metre kaydığı paylaşıldı.
Dolayısıyla ortaya çıkan tablo depremle ilgili bugüne kadar yorumladığımız her şeyi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini gözler önüne sermiştir. Zemin yapılarından, altyapı planlarına, üst yapı yerleşim alanlarından, bina yapım tekniklerine, deprem anı ve sonrası afet yönetim planından olası depremler sonrası kurulacak müdahale alanlarına kadar birçok konu yeniden gözden geçirilmek zorundadır.
“Zorunlu ders olarak okutulmalı”
Ülkemiz büyük deprem kuşaklarının ve yangın, sel, toprak kayması gibi doğal afetlerin yaşandığı bir ülke. Bu nedenle afet bilinci toplumun her katmanına en erken yaştan itibaren verilmesi gereken bir eğitim. Bu nedenle afet bilincinin ilköğretimden itibaren zorunlu ders olarak okutulmasının şart olduğunu düşünüyorum. Bu yapılır ise 30-40 yıl içinde daha bilinçli bir toplum yapısı ortaya çıkacaktır.
Bu bilinç oluştuğunda insanlarımız bir binayı inşa ettirirken, kiralarken ya da satın alırken daha doğru hareket edebilecektir. Mutfak dolabının kapağına, seramiğine bakarak ev kiralamamaları ya da almamaları gerektiğini bilecekler. Mutlaka bölgenin zemin durumu, buna göre üreticinin yapı tekniği ve binanın üretim malzeme kalitesinden emin oldukları yapıları tercih etmeleri gerektiğinin farkına varacaklar.
“Çok hızlı bir şekilde bina kontrolleri başlatılmalı”
Bunun yanı sıra olası bir afet öncesinde, anında veya sonrasında ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bilirler. Unutmamız gereken temel gerçek ülkemizin %90’dan fazlası deprem kuşağı içerisinde olduğudur. İstanbul başta olmak üzere fay hatlarına yakın tüm kentlerimizde çok hızlı bir şekilde bina kontrolleri başlatılmalıdır. Fay hatları boşaldıkça diğer bölgelerde baskıyı artırıyor.
Yer bilimi uzmanları özellikle uyarıyorlar. Kısa, orta ve uzun vade risk haritalarını yayınlıyorlar. Yerel yönetimler ve merkezi hükümet bu bilimsel verilerin ışığında hareket etmeli. Her birey ve yönetim kendi sorumluluk alanındaki binaların yapı risk bilgisine sahip olmalıdır. Burada bireysel olarak vatandaşlarımıza da düşen sorumluluk var. Oturduğu, maliki ya da kiracısı olduğu binanın durumunu mutlaka öğrenmeli. Bu bir toplumsal bilinç meselesidir.