Ölken, son dönemde meydana gelen afetler üzerine açıklamalar yaptı. 2020 yılı boyunca gerçekleşen deprem hariç doğal afetlerde tüm sigorta sektörünün üstlendiği hasar meblağının 650-700 milyon TL arasında gerçekleştiğini ifade ederek, “2021 yılı maalesef aynı hızda devam ediyor. Yoğun yağışlar, sel seylap, dolu, fırtına, kar ağırlığı gibi risklerin artık ani ve beklenmedik özelliklerini yitirmeye başladığını ve hatta olağan dışı bir profile büründüğünü gösteriyor. Bu hasarlar halen düşük sigortalılık oranları ile gerçekleşti. Örneğin, konut sigortalılık oranı yüzde 35, ’lerde sigortalılık oranı yüzde 35, kaskoda yüzde 35’ler mertebesinde. Bir milyar liralık bir sigortalı doğal afet riskinin yanında sigortasız kesimi de dikkate alırsak aslında zararların 3 milyar lira dolayında olduğunu düşünmeliyiz. Basit hesapla, 2 milyar liralık bir yükün sigorta sistemi içinde karşılanabilecekken vatandaşın, küçük işletmenin ve dolayısı ile kamunun üzerinde yük oluşturduğunu düşünmek zorundayız” dedi.
Ölken, afetlerden korunmanın yolunun sigorta olduğuna değinerek, şu açıklamaları yaptı: “Maalesef doğal afetlere karşı alınabilecek önlemler konusunda sigorta ilk akla gelmiyor. Bunu değiştirmememiz lazım. Devletin üzerine büyük yük biniyor ve her doğal afette kamunun zararları karşılaması bekleniyor. Sigortanın önemli bir koruma kalkanı olduğunu, yaşanacak zararları minimize edebileceğini düşünmek zorundayız. Bunun yerine dolu karşısında battaniyelere sarılan araçları, su baskını sırasında kapı önlerine çekilen tahtaları görüyoruz. Afetlerin etkisini kestirmek oldukça zor ve büyük şehirlerdeki altyapı sorunlarımız ve çevrede yarattığımız kontrolsüz yerleşimler olası zararları maalesef yukarıya taşıyor. Sonuç olarak, sigorta farkındalığı ve bilinirliği olay başımıza geldikten sonra artan, ancak kısa süre sonra unutulan bir coğrafyada yaşıyoruz ve sürdürülebilir olmak odak noktamız olmak durumunda.”