Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı 2020 Türkiye Çevre Durum Raporu’na göre, 2019, 1971’den bu yana en sıcak 4. yıl oldu. 1971-2000 arasında 13.2 derece olan ortalama sıcaklık, 1981-2010 arasında 13.5 dereceye yükseldi. 2019’da 935 ekstrem doğa olayı yaşandığına dikkat çekilen raporda, “Ekstrem olay trendlerinde özellikle son 20 yılda artış eğilimi vardır. 2019’da kaydedilen ekstrem olayların çoğu yüzde 36 ile şiddetli yağış/sel ve yüzde 27 ile fırtına, yüzde 18 ile dolu, yüzde 7 ile yıldırım, yüzde 5 ile şiddetli kar, yüzde 3 ile heyelan ve yüzde 1 ve daha az oranlarda çığ, orman yangını, kum fırtınası ve sis olarak gerçekleşmiştir” denildi.
Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklık artışının 2016-2040 donemi için 1-2 derece; 2041-2070 için 1,5 -4 derece, 2071-2099 için ise 1,5-5 derece arasında olmasının öngörüldüğü ifade edilen raporda, “Bazı senaryolarda 21. yüzyılın son 30 yılında sıcaklık artışının kış mevsiminde 3 derece ve yaz mevsiminde 8 dereceye ulaşması da öngörülmektedir” ifadesi kullanıldı.
Fırtına, hortum uyarısı
Yağış rejiminin düzensizliğine dikkat çekilen raporda Türkiye’deki nehir havzalarında ciddi risklerin oluşmasının öngörüldüğü belirtilerek “Bunlardan bir tanesi, özellikle Fırat-Dicle havzası olmak üzere, Anadolu’nun iç kesimleri ve güneyindeki havzalarda yağış miktarındaki azalıştır” denildi. Artan sıcaklıklarla kışın yağan karın, yağmura dönüşmesinin de önemli bir risk olduğuna dikkat çekilen raporda, şunlar kaydedildi: “Artan sıcaklıklar karın baharda erken erimesine neden olacaktır. Üçüncü sorun ise, özellikle yaz mevsiminde ve özellikle Anadolu’nun batı ve kuzey sahil kesimlerinde (Kıyı Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde) aşırı yağışların oluşma riskidir. Bu aşırı yağışlar son yıllarda olduğu gibi sellere neden olabileceklerdir. Ayrıca artan sıcaklıklar; fırtına, dolu ve hortum gibi aşırı hava olaylarının sayısında ve şiddetinde artışa yol açabilecektir.”
Türkiye’de içme ve kullanma suyu şebekelerinde kayıp oranının yüzde 37’ye yakın olduğuna işaret edilen raporda, bu nedenle su bedellerinin yükseldiği ifade edildi. Tarım sulamasındaki kayıplara dikkat çekilen raporda, “2018 verilerine göre sulama randımanı yüzde 48 seviyesindedir” bilgisi verildi.
Atık lastikteki tehlike
Atık yönetimine de değinilen raporda, ömrünü tamamlamış lastiklerin doğaya zarar verdiği ifade edilerek şunlar kaydedildi:
“Doğaya atıldığında, bırakıldığında ya da bir yerde biriktirildiğinde sivrisinek ve fareler için uygun bir üreme alanı olacağı gibi salgın hastalıkların yayılmasında da etken bir rol oynamaktadır. Ömrünü tamamlamış lastik yığınları, günlerce söndürülmesi mümkün olmayan yangınların çıkış nedeni olur. Bu yangınlarla atmosfere siyah bir bulut halinde tonlarca dioksin-furan gibi zehirli gazlar yayılmaktadır. Atmosfere yayılan bu kirleticiler insan sağlığını direkt olarak tehdit etmenin yanı sıra yakın çevredeki toprak ve suların kirlenmesine de sebep olmaktadır.” Rapora göre, 2018 itibarıyla 27 bin tondan fazla atık lastik toplanırken, 30 geri dönüşüm tesisi de bu atıkları işledi.