Eski Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, 22 Mart Dünya Su Günü’ne ilişkin açıklamalarda bulundu.
Eroğlu, “Hayati öneme haiz bir madde olan su, canlı hayatı için vazgeçilmez bir nimettir. Su; kuraklıktan çatlamış toprağın, susamış ağacın, boynu bükük karanfilin ihtiyacıdır. Yeni dikilen fidanın, toprağa saçılan tohumun can dostudur.” açıklamasında bulundu.
Veysel Eroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
SU KAYNAKLARIMIZIN HER BİR DAMLASINI GÖZÜMÜZ GİBİ KORUDUK
Türkiye, yarı kurak iklim bölgesinde olduğu için yağışlar mevsimlere ve bölgelere göre farklılık göstermektedir. Artan nüfus ve gelişen sanayi ile birlikte su kaynakları üzerindeki baskı da artmaktadır. Suyun bu derece önemli olması, artan nüfus ile birlikte kişi başı kullanılan su miktarının artması ve iklim değişiminin etkilerinin daha fazla hissedildiği son yıllarda su kaynaklarımızın önemi daha fazla ortaya çıkmıştır. Bütün bu unsurları birlikte değerlendirdiğimizde Türkiye’de baraj ve gölet gibi su biriktirme yapılarının yapılması bir zarurettir.
Ülkemizde son yarım asırdır su ile alakalı çalışmalar yapan, son çeyrek asrında da İSKİ ve DSİ Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı vazifelerinde bulunmuş biri olarak ülkemizin son 18 yılda su alanında muazzam çalışmalara imza attığını açıklıkla söyleyebilirim. Son 18 yılda 255 milyar TL’lik 8.697 adet tesisi aziz milletimizin hizmetine sunduk. Türkiye baraj ve gölet inşaatında Dünya’nın ilk üç ülkesinden biri olmuştur.
Hizmete aldığımız tesislerden 600’ü baraj, 590’ı ise hidroelektrik enerji santralidir. Bu tesisler arasında ülkemizin 249 metre yüksekliği ile en yüksek barajı olan Artvin Deriner Barajı, 218 metre yüksekliğinde Karaman Ermenek Barajı, Ege’nin 141 yıllık hayali Çine Adnan Menderes Barajı gibi dev tesisler de bulunmaktadır. Hizmete aldığımız tesislerden biri de Sayın Cumhurbaşkanımızın ismimi verdiği, ülkemizin ve Dünya’nın en büyük barajlarından biri olan Ilısu Prof. Dr. Veysel Eroğlu Barajıdır.
81 İLİMİZİN İÇME SUYU MESELESİNİ KÖKTEN ÇÖZDÜK
Sağlıklı ve yeterli miktarda içme suyuna erişim her bir vatandaşımızın en tabii hakkıdır. Çünkü biz biliyoruz ki salgın hastalıkların çoğu susuzluktan kaynaklanmaktadır. İçinde bulunduğumuz salgın döneminde bütün illerimizde içme ve kullanma suyu bakımından hiçbir sıkıntı yaşanmamıştır. Ancak biz iktidara geldiğimizde 76 şehrimiz içme suyu sıkıntısı yaşıyordu. Bu konuda her bir ilimizin nüfus ve su kaynaklarını ele alarak 81 İl İçme suyu Eylem Planı hazırladı. Bu eylem planı çerçevesinde 262 adet içme suyu tesisini hizmete alarak şehirlerimizin 2040, 2050 ve hatta 2071 yılına kadar içme suyu meselesini kökünden çözdük.
TÜRKİYE GIDA ÜRETİMİNDE MERKEZ HALİNE GELECEK
Bir ziraat ülkesi olan ülkemizde sulamalar çok önemlidir. 2020 yılı başında bütün Dünya’nın gündemine gelen Covid-19 salgını sürecinde, içlerinde ABD, İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkelerde marketlerde yaşanan yağmalamalara bütün Dünya şahit oldu. Allah’a şükür ülkemizde böyle bir manzarayla karşılaşmadık. Çünkü ülkemizin sahip olduğu münbit toprakların büyük bölümünü son 18 yılda suyla buluşturduk. Ülkemizde toplam ekonomik sulanabilir alanı 8,5 milyon hektar olup, son 18 yılda yaptığımız çalışmalarla sulama yapılan alanı 6,7 milyon hektara yükselttik. Sulamaya açılan bu alanlarda uygun ziraat yapılması halinde yıllık 50 milyar TL zirai gelir artışı sağlamak mümkündür.
Suyumuzu etkin kullanmak için 2003 yılında itibaren açık veya klasik sistem olarak bilinen iptidai sulama sistemlerinden kapalı sistem, damlama ve yağmurlama sistemlerine geçtik. Söz konusu bu modern sulama sistemleri az su ile çok alanı sulamak ve daha fazla ürün almak mümkün olmaktadır.
HİDROELEKTRİK ENERJİ ÜRETİMİNDE BÜYÜK BİR HAMLE YAPTIK
2002 sonunda AK Parti iktidara geldiğinde, Türkiye enerji kaynakları bakımından dışa bağımlı bir ülkeydi. Dolayısıyla cari açığımızın en temel sebebini de enerji ithalatı oluşturmaktaydı.
AK Partinin iktidarından önce 30 büyük baraj ve HES Projesi ile 14 sulama tesisi için, Hazine garantili olarak Hükümetler Arası İkili İşbirliği Anlaşması imzalanmıştı. Bu anlaşmalar için Hazine Müsteşarlığı, Libor + %2,5 kredi faizini kabul ediyor, ayrıca yabancı kredi kuruluşları müteahhitlerden %15’e kadar varan ilave faiz oranları talep ediyordu. Bu sebeple barajların maliyetleri 5-6 kat artarken, inşaat süreleri de uzuyordu.
Hazinemize çok fazla yük getiren bu durumun önüne geçmek için çok önemli bir düzenlemeyi hayata geçirdik. O dönem inşaatları başlamış olan Artvin Deriner Barajı ile Karaman Ermenek Barajı haricindeki diğer büyük baraj ve HES projelerinde Hükümetler Arası İkili İşbirliği Anlaşmalarını kanuni düzenlemeyle iptal ettik. Ardından 2003 yılında “Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliğini” hazırlayarak enerji üretimini özel sektöre açtık.
Yapmış olduğumuz bu reform sayesinde devletimizin üzerinden 65 milyar $ borçlanma yükünü kaldırdık. Uygulamaya koyduğumuz Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği ile söz konusu bu baraj ve HES’leri özel sektöre açtık. Özel sektör bu barajları Yap-İşlet-Devret usulü ile inşa ederek enerji üretip belli bir süre sonra bedelsiz olarak Devlete devredecektir. Ayrıca bazı HES’ler üretilen her bir kWh enerji için Devlete katkı payı bedeli ödemektedir.
Yaptığımız bu büyük reformla 2003 yılında 26 milyar kWh olan hidroelektrik enerji üretimimiz, DSİ ve özel sektörün gayretleri ile 108 milyar kWh’a yükselmiştir. Devletimizin üzerinden 65 milyar $ borçlanma yükü kalkmış ve ayrıca üretilen hidroelektrik enerji sayesinde her yıl 15 milyar TL doğalgaz ithalatından tasarruf edilmektedir. Ülkemizin sahip olduğu 96.000 MW olan toplam kurulu gücümüzün %33’ü olan 32.000 MW’ı hidroelektriğe aittir.
Can ve mal kaybına sebebiyet veren taşkınları önlemek için 5.091 adet dere ıslahını gerçekleştirdik. Özellikle şehir içlerinden geçen dereleri estetik bir şekilde ıslah ederek, çevre düzenlemesini de yaparak şehirlerimizin gerdanlığı haline getirdik.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, ülkemizin en büyük yatırımcı kurumlarından biridir. Ben de uzun yıllar Genel Müdürü olarak ve Bakanı olarak DSİ aracılığı ile Aziz Milletimize hizmet etmenin gururunu yaşıyorum. DSİ’nin yeşil iş makinası bir yere vardığı zaman orada bayram havası olur. Çünkü DSİ’nin yeşil iş makinası yatırımın, bereketin, refahın müjdecisidir.
Bu çalışmalarda emeği geçen başta Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü olmak üzere Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsünün fedakâr çalışanlarına teşekkür ediyor, bütün vatandaşlarımızın 22 Mart Dünya Su Gününü tekrar tebrik ediyorum” dedi.