Türkiye’nin son yıllarda değişen nüfus yapısı pek çok farklılığı da bünyesinde barındırıyor. Eğitim almak veya iş bulmak için hayatının rotasını Türkiye’ye çeviren binlerce yabancı uyruklu insanımız zamanla bambaşka denizlere yelken açıyor.
Fas’ta doğdu, Fransa’da okudu
Bunlardan birisi de 30 yaşında, hareketli, canlı, çalışkan, konuşkan, azimli ve kalbi Türkiye sevgisiyle atan Fas uyruklu Bouchra (Büşra) Labrahmi Çeşmeci… Fransa Cannes’da işletme yönetimi okuduktan sonra 2014 yılında Türkiye’ye gelerek Aydın Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. Fakat İstanbul’dan ayrılamadı. Sağlık turizminde iş buldu. Sonra kulvar değiştirerek The House Residence , Brandium Residence ve Fortis Sinanlı Kadıköy gibi projelerin yurtdışı satışlarında görev aldı.
Evlendi, İstanbul’a yerleşti
Türkiye’de aşkını bularak 7Hills Investments ve Real Estate in Turkey şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı olan ve ülkemize yabancı sermayeyi kazandıran en önemli iş insanlarımızdan biri olan Serhat Çeşmeci ile evlendi. Şimdi de seçtiği sektörde, ikinci vatanım dediği Türkiye’ye kazandırmak ve yurtdışında iyi tanıtabilmek için uğraşıp duruyor. İngilizce, Arapça, Türkçe, Fransızca ve İspanyolca olmak üzere 5 dil biliyor. Çok kültürlü, dünya siyasetine ve ahlaki değerlere çok meraklı…
Bir yılda 15 ülkeye iş seyahati
Sağlık turizminde kendi işini kurmak istedi ama işler istediği gibi gitmedi. Alüminyum ve Gölgelendirme Sistemleri alanında üretim ve ticaretini yapan bir firmaya girerek 18 ay ihracat müdürü olarak çalıştı. Yurtdışı bağlantıları üstlendi, seyahatlere çıktı. Bir yılda Avrupa Ülkeleri, Kuzey Afrika Ülkeleri, Körfez Ülkeleri, Balkanlar dahil olmak üzere, Malta, Katar, Suudi Arabistan, Fas, Tunus, Libya, Lübnan, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan ve İspanya’nın aralarında bulunduğu 15’ten fazla ülkeye seyahat etti.
Ticarette engin denizlere…
Kurduğu bağlantılar ve işin gidişatı farklı bakış açıları kazandırdı. Şirketinin üretim ve satış sonrasında yaşadığı bazı sorunlar karşısında üzüldü. Ama yenilmedi, vazgeçmedi. Daha da hırslandı. Bu işi layığıyla ve katma değerli olarak nasıl yapabileceğinin çalışmalarını yaptı. Korona günlerinde tüm dünyanın eve kapanması işine yaradı. Ne yapmalıyım? Kendi işimi nasıl yaparım? diye düşünürken eşi Serhat Çeşmeci’nin desteğiyle Haziran 2020’de üretim atölyesini kurdu. Yeni şirketin ismi İspanyolca ‘şemsiye’ anlamına gelen ve içinde ‘para’ kelimesi geçtiği için PARAGUAS Alüminyum oldu.
Gölgelendirme sektöründe topuk tıkırtısı
Bu esnada pergola ve modern gölgelendirme sistemlerini imal edebilen Suriye asıllı Yahya isminde bir usta ile tanıştı. Birlikte hareket etmeye karar verdiler. Türkiye’de piyasaların olumsuz gitmesi üzerine ihracata yöneldiler. Tekniği ve imalatı Yahya Usta, alım, satış, ihracat, idare ve diğer tüm konuları Büşra Çeşmeci üstlendi. Her ikisinin de özellikle Arap ülkelerinde ciddi bir portföyünün olması, yakın coğrafyada yollarını açtı. Yaptıkları işler de memnuniyetle yeni müşterileri kazandırdı. Altı ay gibi kısa bir sürede 13 ülkeye yaklaşık 200 bin dolarlık ihracat yaptılar. Hedefleri 2021 yılı sonuna kadar 5 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaşmak ve 20 kişilik bir ekip olmak… Olur mu? Oluuur, olur… Çünkü bu firmanın geleceği çok parlak…
Gerisini Bouchra (Büşra) Labrahmi Çeşmeci’den dinleyelim…
Dünyada ve Türkiye’de sektörün durumu ne?
Bu işin geleceği parlak ama bir şirketin geleceğini şirketin vizyonu belirler. Teknolojik bir alan ama parçalar ve kullanım sürekli gelişiyor, kolaylaşıyor. Sistemler motorla çalışıyor. Bizim hedefimiz öncelikli olarak para kazanmak değil, ilerlemek ve katma değer üretmek istiyoruz. Örneğin sistemleri güneş enerjisi ile çalışan pergola sistemi yaptık, geliştirmeye uğraşıyoruz. Ortağım Yahya yenilik peşinde. Süre belirtmiyoruz ama sektörde ilk beşe girmek istiyoruz. İşi çok seviyor ve her aşamasını öğrenmek istiyorum. Tavrımı herkes yadırgıyor. Benim Türk olmamam da bazı işleri zorlaştırıyor. Bir iş kadınının sanayide dolaşmak yerine masasında oturmasını bekliyorlar. Oysa üretimin tam kalbinde olup , iş bitiminde ürünlerin tıra yüklenmesini takip ederken çocuk gibi seviniyorum.
Birçoğu kopyacılık peşinde
Türkiye’de sektör tente, branda, gölgelendirme ve alüminyum sistemleri olarak var. Bazı firmalar yenilik yapmak yerine alım satımı ve yurtdışında gördüklerini kopyalamayı tercih ediyor. Yine birçoğu bir kerede para kazanmak istiyor. Satış sonrası diye bir anlayış tam gelişmemiş, verilen sözler tam tutulmuyor. Maddiyatçı ticaret anlayışı müşteriyi kaçırıyor. Bizim ülkedeki esnaflık ve rekabet yok, dil bilen çok az seviyede. Herkes ucuzun peşinde. Merdiven altı firmalar düşük fiyatla iş alıyor ve devamı gelmiyor. Buna çok üzülüyorum. Çünkü yapılan işler Türkiye’nin aynası demek. Yabancılar bizi kalitesiz işlerle tanısın istemiyoruz.
Kafası çalışan çok ama iletişimleri kopuk
Sektörde iyiler var ama birbirleri ile irtibatları yok. İtalya ve İspanya bu alanda çok ileri. Firma olarak biz hem onları takip ediyor, hem de kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Türkiye’de insanların kendilerini geliştirmelerine iş sahipleri izin vermiyor, “Sen dediğimi yap, gerisine karışma” anlayışı hakim. Bu yüzden de çalışanlar kendini geliştirmiyor.
Çok geniş bir yelpazesi var
Bu sadece gölgelendirme sistemi değil, yağmurdan da koruyor ve trend bu yolda ilerliyor. Yazlık evlerden yeni projelere, teraslardan turistik tesislere, restoranlardan nitelikli yapılara kadar çok fazla kullanım alanı bulunuyor. Bahçelerde, teras katlarda ve balkonlarda pergola kullanımı yaygınlaşıyor. Kış bahçeleri gibi alanlarda son kullanıcıya hitap ediyor. Projeler bittikten sonra ek olarak yaptırılıyor ve evlere değer katıyor.
Pandemi ile dış alan kullanımı artınca özellikle ticari ünitelerde mekan bölme işleri bu alanı ilgilendirir oldu. Giyotin, rolling roof, biyoklimatik, çift cam, katlanır cam ve pergola sistemleri kullanılıyor. O kadar ileri ki sistemler… Cep telefonu uygulamaları ile dünyanın her yerinden sistemleri yönetebiliyorsunuz. Ayrıca çöllere istenen boyutta aktivite çadırları bile kurabiliyoruz. Örneğin Libya’ya ihraç ettiğimiz her birisi 150-200’er metrekarelik 6 büyük çadırı biz yolladık ve orada sahra hastanesi olarak kullanıldı.
İlk hedef ihracat
İmalata başlarken ödemenin yarısını almak zorundayız. Ödeme sorunundan dolayı yurtiçiyle çalışmayı tercih etmiyoruz. Büyüdükçe düşüneceğiz bu tarafı. Mesaimiz yurtdışından yana. Kaliteli ve nitelikli ürünlerle Türkiye’yi iyi tanıtmak istiyoruz. Azerbaycan, Türki Cumhuriyetler, Bosna Hersek gibi ülkelere açılacağız. Ortadoğu, Afrika ve Avrupa’da belli ülkeleri seçtim. Oralara ağırlık vereceğim. Örneğin Malta küçük bir ülke ama potansiyeli çok yüksek. Tam bir gelişim aksı.
Türkiye-Fas arasına ticaret köprüsü
Fas piyasasında uygun fiyat deyince akla Türk ve Çin malları gelir. Biz Türk malını tercih ederiz. Öyle bir kültürümüz var. Türkiye benim ikinci vatanım. İki ülke arasında güçlü bir ticaret köprüsü kuracağım. Sadece kendi alanımda değil, ihtiyaç duyulan her konuda iki ülkeye de kazandıracağım. İşimin dışına çıkmak istemiyorum ama müşterinin başka isteği olursa geri çevirmiyoruz. İş bitirmek için pencere, kapı, ıslak zemin gibi ihtiyaç duyulan istekleri de karşılıyoruz. Cephe sistemleri yapabiliyoruz. Bu alanda işleri paylaşır ve herkesle proje ortaklığı yapabiliriz. Aldığımız işleri farklı ülkelerdeki distribütörlerimiz ile paylaşarak çözüyoruz. Bu tip projelerde tamamen Türk inşaat malzemesi kullanıyoruz. Geçen Aralık ayında da Mısır’a ilk distribütörlüğümüzü verdik bu arada.
800 milyon kişilik pazar
İki ülke birleşse, Türki Cumhuriyetler ve Macaristan’da eklendiğinde yakın coğrafyada 800 milyondan fazla insana hitap ederiz. Çünkü Afrika inanılmaz gelecek vaat ediyor. Pazar; Tanca Limanı’ndan başlıyor. Cebelitarık’ın altından tren yolu yapılması düşünülüyor. Dolayısı ile Fas’tan tüm Afrika’ya Türk Malı satabiliriz. Bunu hedefliyorum. Salgından sonra Kuzey Afrika ülkelerine seyahate gideceğim.
Tercihimiz yerli malı ama can alıcı malzemelerin bir kısmı ithal
İthal kumaş kullanıyoruz, daha çok İtalya’dan. İhraç mallarında müşteri Türk kumaşı istemiyor. İmalatta kumaş ile profilleri birleştiren fitil sistemi, yerli kumaşlara yapışmıyor. Ürünler uzun ömürlü olmuyor. Rengi atıyor ve hava şartlarına göre parçalanıyor. Bu nedenlerle siparişlerde istenmiyor. Kumaş ve motor dışında tüm aksesuarlarda Türk malı varsa onu tercih ediyoruz. Tabi sanayinin de kendini geliştirmesi ve bir şeyler yapması gerekiyor.
Satış sonrasının önemi…
Yeni iş arkadaşları ile büyüyeceğiz. İşe mimar alıp cephe sistemleri geliştireceğiz. Bizim işimiz ince işçilik gerektiren ve sürekli müşteri ile irtibatta bulunulması gereken bir alan. Biz son kontrolü bile üç kere yaparız. Montajı müşteriye görüntülü olarak telefonda anlatıyorum. Satış sonrasına önem vermek ve bu alanda iyi olmak istedim. En başta beni hırslandıran bu oldu zaten.
Fiyatlar içeride ve dışarıda farklı
Fiyatlar yurtiçinde ve dışında farklı oluyor. Bir de dışarıda layık olduğu fiyata satılıyor. Türkiye’deki satışlar vadeli oluyor. Yurtdışı ile peşin çalışıldığı için herkes oraya yükleniyor ve ihracat önem kazanıyor. Bunu bilen yabancı aracılar Türkiye’ye gelip sıkı pazarlık yapıyor. Burada fiyatı 10 bin TL olan bir ürün, yurtdışı ülkelerdeki sektörel firmalarda 5 bin Euro’ya satılıyor.
Pandemi neyi değiştirdi?
Pandemi süreci ve sonrasında hiçbir ülke Çin’e ulaşamadı, mal alamadı ve alınacak mallara güvenmedi. Artık Avrupa Çin’den mal almıyor, Türkiye’den mal istiyor. Herkes Türkiye’ye yüklendi. Şu an alüminyum üreten Türk fabrikalardaki talebe yetişilemiyor. Kapasite fazlası çalışmalarına rağmen, mal almakta uzun kuyruklar oluşuyor. Türkiye bu talebi beklemiyordu. Fiyatlarda fahiş yükseliş oldu. Bu da herşey de olduğu gibi ürün fiyatlarına yansıdı.