Ayasofya’nın müze olarak kullanıldığı dönemde başlayan ‘Ayasofya Yeraltı Yapılarının 3 Boyutlu Görüntülenmesi ve Belgelenmesi Projesi’, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi ve Ayasofya Müze Müdürlüğü’nce yürütüldü. Bilim insanları Ayasofya’nın altını bir örümcek ağı gibi saran, binayı havalandırarak rutubetten koruyan yaklaşık 900 metrelik yeraltı menfezleri ve yapılarını tek tek dolaştı, kayıt altına aldı. Hürriyet’ten Özgür Altuncu’nun haberine göre; efsanelere konu olmuş tünellerin keşfedildiği çalışmanın başındaki isimlerden biri de Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Fırat Diker’di. Bilimsel kimliğini ‘İstanbul araştırmacısı’ olarak tanımlayan Diker, Ayasofya’nın bilinmeyenlerini şöyle anlattı:
MİMAR SİNAN KORUMUŞ
Mimar Sinan payandasının hemen altından geçen bir koridor var. Mimar Sinan payandayı inşa ederken o koridoru korumuş. Payandanın altından dev bir menfez geçiyor.
SANAL DÜNYAYA AÇILIYOR
Herkes, bizim ekip olarak çıplak gözle gördüğümüz her yeri sanal olarak görebilecek. 3 hafta süren çalışmanın sonuçlarını 24-25 Eylül’de İstanbul’da düzenlenecek Uluslararası Ayasofya Sempozyumu’nda açıklayacağız.”
Hasan Fırat Diker, Ayasofya’da Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde 6 yıl kontrol mimarı olarak çalıştı. 2009 yılındaki onarım sırasında Ayasofya’daki melek figürünü ortaya çıkartan ekipte yer aldı. Hasan Fırat Diker son olarak, Ayasofya’nın kapalı olduğu pazartesi günleri ekibiyle birlikte tünellere indi. Ekipte Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mine Esmer, Dr. öğr. üyesi Alidost Ertuğrul ve İTÜ Güzel Sanatlar Bölümü’nden Arkeolog Ali Hakan Eğilmez de yürütücü olarak yer aldı. İTÜ Mimarlık öğrencileri Barkın İrem ve Özlem Kaya ile Fatih Mimarlık bölümü yüksek lisans öğrencileri Rüveyda Korkut, Ramazan Yıldırım ve Enes Uluköylü de aktif olarak çalışmalara katıldı.
EFSANELER BOŞ ÇIKTI
Hasan Fırat Diker ve ekibinin çalışmaları, Ayasofya ile ilgili kuşaktan kuşağa aktarılan “Altında kayıklar yüzüyor”, “Ayasofya’dan Topkapı Sarayı’na tüneller var” gibi efsaneleri de boşa çıkarttı. Ekip tüm tünel ve yeraltı yapılarının Ayasofya’nın havalandırmasına ve yağmur suyundan korunmasına yönelik yapıldığını belgeledi. Diker efsanelerle ilgili şunları söyledi: “Anlatıldığı gibi altta sarnıç yok. Kayıklar da yüzmüyor. Ayasofya’nın mevcut altyapısı, inşa edilirken onun iklimlendirilmesine yönelik hazırlanmış. Kısaca Ayasofya’dan girilip Topkapı’dan çıkılmıyor.”
İNTERNETTE DOLAŞAN AYASOFYA EFSANELERİ
Ayasofya ile ilgili kulaktan kulağa aktarılan efsaneler, internette de her zaman ilgili çekiyor. İnternette dolaşan Ayasofya ile ilgili efsanelerden bazıları şöyle:
HZ. İSA’NIN KUTSAL EMANETLERİ
Efsanelerin en başında, Hz. İsa ile ilgili olanlar geliyor. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haç ve kullanılan çiviler Kudüs’ten İstanbul’a getirildikten sonra Ayasofya’da gizli bir bölüme konuldu. Bu seçime, Hz. İsa’nın yeniden dünyaya geleceği yer olarak Ayasofya’nın kabul edilmesi neden oldu.
KUTSAL KASE İLE KAYBOLAN PAPAZ
Efsanelerin arasında Hz. İsa’nın vaftiz edildiği kutsal kase ile ilgili anlatılanlar da var. Efsaneye göre, İstanbul’un fethi sırasında Ayasofya’da görevli bir papaz, elindeki kasenin Müslümanların eline geçmemesi için bir kapıdan geçerek kayboluyor. Kapı birden bire duvara dönüşüyor. Ayasofya yeniden Hıristiyan dünyasının eline geçerse, o kapı açılacak ve papaz elinde kutsal kaseyle yeniden belirecek.
GÖZYAŞLARIYLA DELİNEN SÜTUN
Hz. İsa’nın yakalandığını ve işkence edildiğini duyan Meryem Ana, gözyaşlarına boğulmuş ve akıttığı yaşlar bir sütunu eritmiş. Ayasofya yapılırken bu sütun İstanbul’a getirilmiş ve kilise bu sütunla kutsanmış. Günümüzde ziyaretçilerin deliğe parmaklarını sokarak ellerini çevirmeye çalıştıkları bu sütunla ilgili bir diğer efsane de Hz. Hızır’ın fethin ardından kılınan cuma namazı sırasında parmağını bu sütuna sokup Ayasofya’yı Kabe’ye doğru çevirdiği yönünde.