Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş depreminin üzerinden dört ay geçmesine rağmen depremzedeler, yaşadıkları acıların üstüne bir de hâlâ çözülemeyen sorunlarıyla mücadele ediyor. Depremin etkilediği diğer 10 ildeki yüz binlerce üretici ve işletme gibi zorlu bir sınavdan geçen Hataylı esnaf ayağa kalkmak için destek bekliyor.
Güzelburç Mahallesi’nde yaşayan işletme sahibi Tarkan Şahutoğlu (43) kentteki durumu Cumhuriyet’e anlattı. Antakya’nın Güzelburç, Maşuklu ve Karaali mahallelerinde halkın büyük kısmının geçim kaynağının tahta kasa üretimi ve ithalatı olduğunu söyleyen Şahutoğlu, “Yaklaşık 200 m2 alanda üretimle 10 kişiye istihdam sağlıyorduk, depremde 250 bin liralık makine ve 750 bin liralık stok ürün vardı, enkazdan çıkaramadık” dedi. Kaymakamlık yetkililerinin durumu tespit ettiğini, ancak sonrasında hiçbir gelişme yaşanmadığını belirten Şahutoğlu, esnafa kredi sözünün de yansıtıldığı gibi olmadığına dikkat çekti.
Kredi için istenilen teminatları sağlamalarının mümkün olmadığına işaret eden Şahutoğlu, “Yıllık yüzde 7.5 oranla kredi verileceği açıklandı. 500 bin lira kredi çekebilmem için benden 1 milyon lira teminat ve bir esnaf ile devlet memuru kefil istendi. Bu şartlarda bu istekleri nasıl sağlayabilirim?” diye konuştu.
Ürdün’e ihracat yaptıklarını belirten Tarkan Şahutoğlu, “Şu an işimize başlayabilsek müşterimiz hazır. Ancak elimiz kolumuz bağlı. Ne kredi alabiliyoruz ne işimizi kurabiliyoruz. Bu bölgeye yardımlar genelde gönüllülerden geliyordu. Şimdi onlar da azaldı. Yetkililerin bir an önce sesimizi duymasını istiyoruz. Çünkü çalışamazken masraflarımız devam ediyor. Ertelenen faturaların günü geldiğinde ikinci yıkımı da o zaman yaşayacağız” ifadelerini kullandı.
‘ÜZERİMİZDE SİYASİ BASKI VAR’
Hatay’ın Samandağ ilçesinde yurttaşların çaresizliği ete kemiğe bürünmüş durumda. Esnaf ayakta kalmak için kendi imkânlarıyla mücadele ediyor. Kurduğu derme çatma bir kulübede mısır satan depremzede de onlardan birisi. Tezgâhına yanaşan az sayıda kişiye mısır sattıktan sonra köşesine çekilen esnafa, suskunluğunun nedenini sorduğumuzda, “Üstümüzdeki baskı daha da artar, kendim için değil, çevrem için endişeleniyorum” yanıtı aldık.